42/ On iki dakikan var.

12.7K 1.1K 770
                                    

--

"Bir gün elimi tut ve gidelim de, demiştin"

Belimdeki elini geri çekip, bir elimi tutmuş, parmaklarımızı birbirine dolamıştı.

"Şimdi elini tuttum, ve gidelim diyorum" demişti sessizce. "Hadi, gidelim buralardan güzelim. Sadece bizim olduğumuz, hiç bilmediğimiz bir ülkeye gidelim."

--


Her şey rüyaymış gibi geliyordu gerçekten.

Şu an da uçakta olduğumuza, Jungkookun 'sakın korkma, ben senin yerine yüksekten korkarım' diyerek beni arkaya doğru yatırdığı koltukta yanına sığdırdığına inanamıyordum.

Gerçekten elimi tutup gidelim, demişti. Ve o an anlamıştım günlerce gelmemesinin, yoğunluğunun sebebini. Benim içindi. Bizim içindi.

Şaka gibiydi. Bitmiş miydi şimdi her şey? Gerçekten, kirli bedenime ve ruhuma rağmen, temiz bir başlangıç mı yapacaktık?

İnanması zordu. Şu an durumu aynen yaşıyor olsak da, sanki birazdan biri beni dürtükleyecek ve uyan Taehyung, diyecekmiş gibi hissediyordum.

"Artık rahatla" demişti Jungkook saçlarımı okşamaya devam ederken. "Böyle yapacağını bilseydim önceden söylerdim gideceğimizi" dediğinde dudaklarımı aralamıştım. Sesimi zar zor bularak ona baktığımda bakışlarını yoğunluğu ve beklentileri beni sarhoş edecek seviyedeydi.

"Bitti mi yani?" Demiştim çekinerek. Yanlış bir şey sormaktan çekiniyordum.

"Bitecek" demişti gülümseyerek. Gülümseyişi içimi ısıtırken başımı boynuna saklayarak ona sıkıca sarılmıştım. Kokusu burnuma dolarken vücudumun gevşediğini hissediyordum. Saçlarımdan ayrılmayan dudaklarının varlığı beni gülümsetirken heyecanlanmadan edemiyordum.

Bu, benim için imkansız bir hayaldi çünkü. Her ne kadar bazen umutlansam da, gerçekten olmayacak, o zamana kadar yaşayamayacağım demiştim, buna inanmıştım yani.

Ama şu an, Jungkooka olan sevgim kadar gerçek bir uçağın içindeydik. Etrafta bizi dikizleyen hostesler, yolcular vardı ve biz hiçbirine aldırmadan birbirimize sıkıca sarılmaya devam ediyorduk.

Hayatımın geriye kalan kısmında burada, Jungkookun boynunda yaşama planlarım ve isteğim, kokusunun burnuma dolduğu her saniye katlanarak artarken dünyanın sekizinci harikası olarak ilan ettiğim bölgeden ayrılmama neden olan hostesi si- Ah, neyse. Biz o kısmı evde Jungkookla birlikte hallederiz bence.

Hostes yemekleri bırakıp gittiğinde Jungkook yattığı yerden doğrulunca ben de mecburen kalmıştım. Kendi koltuğuma oturup yemeklere göz gezdirdiğimde aç olduğumu fark etmiştim. Çubukları elime aldığım sırada Jungkook elimi tutarak beni durdurunca gözlerini ona çevirmiştim.

"Önce ben yiyeyim" demişti havadaki bileğimi kavrayıp aşağı indirirken. "Birkaç kere sorun çıkmıştı. O yüzden bekle." Diyerek ddokbokkiyi ağzına atmıştı. Dudaklarımı büzerek onu izlemeye başladığımda ağzını doldurup çiğnemeye baslayınca sevimli görüntüsü beni gülümsetmişti. Yanaklarını hafifçe sıkıp öptüğümde sırıtmaya çalışarak kaşlarını kaldırıp indirmiş ve dudaklarını büzerek bana uzanmıştı. Gülerek dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştım. Geri çekildiğinde ağzındakileri yutup dudaklarını yaladıktan sonra elini enseme atarak beni kendine çekmişti ki elini göğsüne yerleştirerek onu durdurmuştum.

"Yavaş gel" demiştim gülerek. "Uçaktayız"

"Ne olmuş?"

"İnsanlar var? Önümüzdeki 3 saat boyunca onların saçma bakışları altında kalmak istemiyorum"

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin