18/ Vaktini doldurmuş bir yıldız.

20.2K 1.7K 2.8K
                                    

--

Duyduklarım beni hem mutlu etmiş hemde utandırmıştı. Gülerek ona baktığımda oda gülmüş ve elini belimin iki yanına yerleştirerek kucağından kalkmamı sağlamıştı. Kolları belime sarılırken anında boynuna sarmıştım kollarımı. Çünkü fark etmiştim, bu gitmeden önceki son sarılışımızdı.

"Geri döndüğümde, bunun daha fazlasını isteyeceğim senden. Hazır olsan iyi edersin"

--


Jungkook -ve tabi Jaebum- dakikalar önce gitmişti ve ben şimdiden ne yapacağımı bilmiyordum. Youngjae bile sessizdi şu an. Öylece oturuyor ve açık televizyona bakıyordu. İzlemediğini anlamak zor değildi. Hipnoz olmuş gibi bir hali vardı. O sırada elimde tuttuğum telefona mesaj gelince irkilerek telefona çevirdim gözlerimi. Gördüğüm şey gülümsememe neden olurken kendimi biraz garip hissetmiştim. Dokunsan ağlayacakmış gibi falan.

Gelen: Aşırıyakışıklısevgilim
Senin için oyun almıştım CDlerin hepsi benim dolabımda, onların dışında istediğin oyunu indirebilirsin. Parayı sıkıntı etme, kullanacaksan benim kartımı kullan. Kendi kartını kullanman tehlikeli olabilir. Kendine iyi bak ve beni özle

Yazacak bir cevap bulamayıp sadece ekrana gülümseyerek bakmaya devam etmiştim. Jungkook tam bir ergendi. Aşırı yakışıklı bir ergen. Şu an kendimi hamile kadınlar gibi hissediyordum. Fazla duygusaldım resmen. Hayır birlikte falan da olmamıştık ki. Ama olacağımızı söylemişti. Yani bunu tabi ki ben de isterdim ama açıkçası korkuyordum. İstemediğimi söylesem bekleyeceğini biliyordum ama bilmiyorum. Belki de o gelene kadar korkumu atlatırdım. Emin değildim. Akışına bırakacaktım işte.

Youngjaenin hareketlendiğini hissettiğimde gözlerimi ona çevirmiştim. Bunu fark etse de bir şey demeden odasına gitmişti. Her ne kadar alıştım dese de üzülüyordu. Kim bilir ne kadar süredir birliktelerdi. Kim bilir kaç kere böyle ayrı kalmışlardı. Fazla sapık bir ilişkileri olsa da onların bağı çok farklıydı bence. Çoğu masum görünen ilişkiye taş çıkarırlardı gerçekten. Umarım biz de Jungkookla onlar gibi olurduk. Yani fiziksel temas açısından değil, bağ olarak.

Her neyse.

Yapacak bir şeyim olmadığından kalkıp odama gitmiş ve hiç dokunmadığım bilgisayarımı elime almıştım. Ama oyunların Jungkookun dolabında olduğunu hatırlayınca oturduğum yatağımdan kalkıp Jungkookun odasına girmiştim. Anında kokusu burnuma dolarken yüzümde oluşan buruk gülümsemeye engel olamamıştım. İçeriye girip kapıyı kapattığımda gözlerim yatağa çevrilmişti.

Orada defalarca beraber uyumuştuk. Defalarca öpüşmüştük. Eşlik etmişti unutulmayacak olan anılarımıza. İç geçirerek dolabının önünde durmuştum. Dolabı yavaşça açtığımda Jungkookun kokusu daha da yoğunlaşmıştı burada. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım. Sanki burnum boynundaymış gibi hissediyordum. Gözlerimi tekrar açtığımda CDleri görmüştüm. Ve arkasında duran bir hediye kutusunu. Şaşkınca paketi elime aldığımda üzerinde ismimin yazılı olduğunu görmüştüm.

Ah.. Jungkook. Şimdi ağlayacağım ama.

Yanmaya başlayan gözlerimle hediyenin süslü pakedini yırtmamaya çalışarak özenle açmıştım. Mavi bir kutu beni karşılarken sabırsızlanarak kutunun kapağını açmıştım. Gördüğüm şeyle birlikte gözlerim dolmuştu.

Fazlasıyla güzel ve tam benim tarzım olan bir bileklik, saat ve bunların şeffaf kutularının üzerine bırakılan Jungkookun çirkin el yazısıyla yazılmış notlar vardı. Titrek bir nefes alıp gülümseyerek bileklik kutusunu almıştım elime. Üzerindeki notu okuduğumda gülüşüm kulaklarıma varmıştı resmen. Kalbimin hızlandığını hissediyordum.

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin