Bir şey okudum az evvel. .
"Giden ayaklarsa eğer geri gelir, fakat giden gönülse, işte o bir daha geri gelmez" diyordu.
Gönlünün ayakları boylu boyunca uzaklaşıyorken sevgili Marcus, sana yetişip nefes nefese, "gitme" diye fısıldayacak cesaretim olmadığından,ayağına çerme takmak istiyorum. Düşmeden evvel seni tutup, göğsüme iliklemek elbette. .
Gözlerini sıkıca kapatsan dâhi görmekle sorumlu olduğun şeylerin önüne geçemiyormuşsun.
Seni görmezden gelmeye çalışırken daha çok anlıyorum.Ve acınası bir yoklukla savaşırken şimdi, daha zorunu tadıyorum.. Hatta tatmak yükümü hafifletir.
Ben bu aralar tıka basa sensizliğe kanıyorum.Seni, büyükannemin dizlerinde saatlerce ağlamama rağmen unutmaya güç yetiremediğimde ise..daha çok özlüyorum.
💫
Güçsüz ayaklarım,ritmine kapıldığım yorgun adım seslerimi sonlandırmak adına otobüsün içerisine girer girmez duraksıyor.
Kaçamak bakışlarla ufak gürültülerin arasında tanıdık bir kaç sima arıyorum.
Martin iki parmağı ile aceleyle yanına çağırınca minik sırt çantama asılıp ufak adımlarla iri cüsseli arkadaşımın oturduğu koltuğa ulaşıyorum.
-"Yanıma otur." diyor yalvarır gibi çıkan sesiyle.
-"Onu en iyi sen tanırsın Karla. Zack tam bir baş belası. Ve ben onunla yolculuk yapacak kadar aptal değilim."
-"Ahh, hadi ama. Sadece yol boyunca uyuyor."
Kaşlarını kaldırıyor.
-"Tamam, tamam. Uyuyunca birazcık yükünü de verebiliyor. Pekâlâ evet, horluyor."
-"Ve?"
-"Ve yüksek sesle müzik dinleyip tüm yolculuğu zehir de edebiliyor."
-"Vee?"
-"Ayaklarını cama uzatıp, şapırdatarak abur cubur yiyebiliyor."
Ağır abi tavırlarına tezat düşecek şekilde ellerini yumruk yaparak, omuzlarını sırasıyla aşağı yukarı salladığında, kahkaha atmamak için kendimle büyük bir savaş vermem gerekiyor. Yüzündeki ciddi ifade ile dans ediyor oluşunu nasıl bir betimleme ile anlatayım sevgili okur. Burada olup bunu görmeni isterdim.
Gülerek mırıldanıyorum;
-"Evet, poposunu kaldırmadan olduğu yerde dans da edebiliyor ama. .yine de böyle düşünmemelisin."
Gözlerini, ciddi olmadığıma ikna olmak ister gibi büyütüyor.
Elimi havada sallıyorum.
-"Tanrım! Kimi kandırıyorum.
O kesinlikle baş belası!"O, başını iki yana sallayıp sırıtırken,ben de gülerek yanına oturuyorum.
Şansa bakın. Gezi düzenliyorlar fakat hava durumuna bakmak akıllarına dâhi gelmiyor.
Yağmur damlaları otobüsün camlarına misafir olmaya başladığında. . yine o düşüyor aklıma.
Ne zaman çıkıyor ki zaten?
Aklınıza gelen biri, yanınıza gelmediğinde "beklemek" eylemi bir işkenceye,"tahammül" ise zaruri bir sığınağa dönüşüyor.
Derin bir nefes aldığım sırada adımın anılması ile yağmuru izleyen gözlerimi apar topar çeviriyorum.
Uykusuz mavi gözlerini kısarak, ıslanmış sarı saçlarını dağıtıyor ve elini cebine atıp bir kutu ilaç çıkarıyor.
-"Al bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marcus!
Подростковая литератураGizli bir hayran,intikam yemini etmiş belalı eski sevgili, deli bir stalker veya yapayalnız bir kaçık gibi görünmenizi sağlayacak iki şey vardır. Birincisi; Karla gibi, eski sevgilinizi ölümcül mesajlarla korkutmak! İkincisi ise nefis çikolatalı sa...