-"Gir içeri. Kedi gibi eşikte bekleme."
Duyduğum tanıdık sesle kapıya yönelip alt dudağımı dişliyorum.
-"Şey. .Ben.."
-"Evet, biliyorum. Sadece geçiyordun.''
Yanağını kapının pervazına yaslıyor.
-''Geliyor musun?Dakikalardır soğukta bekliyorsun. Üşüteceksin."
Ay beni izliyormuş. Rezil mi oldum ki? Bence rezil olmak için zaten fazla paspalım.
Geçelim bunu.Boğazımı temizleyip minik adımlarla yanına ulaşıyorum.
-"Ölü gibi görünüyorsun.''
Gülüyor.
-''Demek bunu teyit etmek için bekliyordun.''
-''Dalga geçmesene. Nerede hastalandın böyle? Dün asansörde bana bağırırken gayet iyi gözüküyordun? Neden okula gelmedin?''
-''Şimdi de laf mı yetiştiriyorsun yani? Hem de hasta birine.''
-''Bahane etmeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum. Üstelik,sebebini hâlâ söylemedin.''
-''Belki de üzerim açık uyuyorumdur geceleri. Kontrol edecek birine ihtiyacım vardır.''
-''Isabel var ya.'' diyorum kaşlarımı kaldırarak.
Umarım attığım taş bir yerlerine ulaşmıştır gökdelen beyinli sümüklü serseri.
Eli bileğimi yakalıyor ve bedenimi içeri çektikten hemen sonra kapıyı arkamdan kapatıyor.
Bileğimi bırakmadan önce gözlerini şaşkın gözlerime taşıyıp,aramızdaki ufacık mesafede beni etkisi altına almayı başarıyor.
-''Çok konuşuyorsun. Anlatacak bu kadar şeyin varken neden inatla kapıda bekliyorsun?''
Aramızdaki mesafeyi, gözlerimin içine bıraktığı bir tutam şefkatle beraber ayırıyor.
Ne kadar özlediğimi daha iyi anlıyorum şimdi. Kollarımın derdi ne? Neden yıllardır ona dokunuyormuşum gibi davranmak zorundalar ki? Onları iki yanımda tutmaya devam etmem çok zor. O yüzden lütfen ormanlarını çek bayım!
-''Gel de sana sıcak çikolata yapayım.''
O gülümseyerek mutfağa ilerlerken ben de ürkek adımlarla peşinden gidiyorum.
Zihin okuyamadığı konusunda hem fikir miyiz? Çünkü az önce bakışlarıyla benimle alay ettiğine eminim.
-''Bu halde mi? Gerek yok.''
-''O kadar da kötü değilim. Halsizim hepsi bu. Okula gitmemek de işime geldi. Her sabah başını şişiren,otobüs boyunca tanımadığı kişiler hakkında hikayeler uydurup beni eğlendiren ve yanında benim için muhakkak yiyecek şeyler taşıyan biri olmadığında,bunun pek de keyifli olmadığına karar verdim.''
Vereceğim tepkiyi bekler gibi yüzüme baktığında bayan Alyson kucağında taşıdığı kızıyla merdivenlerden inerek dikkatimizi dağıtıyor.
Neyseki! Ne cevap vereceğimden emin değildim.
-''Ah,hayatım. Misafirimiz mi var?''
Kadının güzelliği karşısında her zamanki gibi nutkum tutuluyor. Bir insan pijama takımının içindeyken bile böyle harika görünmemeli.
-''Ona evden biri gibi davran anne. Misafir değil.''
Kalbim delice çarparken yapabildiğim tek şey aptalca susmak oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marcus!
Novela JuvenilGizli bir hayran,intikam yemini etmiş belalı eski sevgili, deli bir stalker veya yapayalnız bir kaçık gibi görünmenizi sağlayacak iki şey vardır. Birincisi; Karla gibi, eski sevgilinizi ölümcül mesajlarla korkutmak! İkincisi ise nefis çikolatalı sa...