-''Seni kaçak!''Hızla arkamı dönüp,alt dudağımı dişleyerek mahcup bakışlarımı yeşillerden olabildiğince kaçırıyorum.
Sesindeki özlem göğüs kafesimi darma duman etse de, içindeki öfke kırıntıları hayli telaşa düşürüyor.
-''Demek burdasın.''
Babamın atölyesinde gezdiriyor önce bakışlarını. Ardından üzerimdeki kot tuluma ve dağınık bir topuz yaptığım saçlarıma uğruyor irisleri alenen..
Yüzündeki gülümsemeyle beraber öfke ile çağlayan yeşilleri de kısılıyor.
Hem bu kadar sevgi dolu hem de sitemli bakmayı nasıl beceriyor ki?
Oynayıp durduğum parmaklarıma indiriyorum bakışlarımı.
Boğazımı temizleyip kendimi savunmaya geçeceğim ki bir kaç adımda yamacıma ulaşıp,kollarını belime doluyor ve sıkıca sarılıyor.Sıcacık göğsü içine hapsoluyorum zamansızca.Soluğum varlığına bulaşıyor sonra.
Vakit kaybetmeden özlem içinde kavrulan bedenimi gevşetip,ait olduğum yere gömülüyorum.
Kollarım sırtını buluyor. Ona dokunmak şimdiye dek yaptığı en iyi başarısı kuşkusuz parmaklarımın. Arkamda bıraktığım enkazın ve şekilsizce kesilmiş bir yığın tahta parçalarının varlığı,bu durumun ispatı gibi.
Ona dokunan,onu anlayan,ona seslenen,ona ait kılınmış her zerremle övünebilirim artık.
Marcus hayallerimin bile ulaşamayacağı güzellikte iken,bugün köprücük kemiğime ilişen nefesini hissediyor olmak yalnızca lütuf.
Belki de yaralı bir kuşun kanadını iyileştirmişimdir küçük bir çocukken.
Belki boynu bükük bir çiçeği sevivermişimdir farketmeden.Belki de o,tüm bunlar için bana hediye edilmiştir. Kim bilir..
Dün, kışın ayazın ortasında buz kesmiş hayallerimin kıyıları,bugün tüm hücrelerime yayılan bir güneşten nasibini alıyor gibi. . sıcacık oluyorum.
Neden ondan uzaklaşıp duruyorum ki? Üşüyeceğimi bilerek hem de.
-''Sevgilim..'' diyor fısıldayarak.
Biraz geri çekilip yüzümü avuçları arasına alıyor. Benim de kollarım beline düşüyor böylece.
Sakinleşen yeşilleri usulca dolaşıyor gözlerimde.
-''Neden ulaşamadım sana?''
-''Ben..düşünmek istemedim. Konuşmak da.''
-''Gerekirse susardım seninle.''
-''Başından beri yanımdasın zaten. Beni uyardın..Hiç bıkmadan. Tanrım! Aptallık ettim.Seni dinlemezken, o herifin söylediği her şeye inandım.Hala nasıl bu kadar ahmak olabildiğime anlam veremiyorum.''
-''Sen kalbine inandın Karla. Defalarca kez soğuğa terk edilmiş olsa da ufacık bir gülümsemenin sıcaklığına kapılabilecek kadar saf bir kalbin var senin.''
-''Bununla övünmeli miyim? Sana yük oluyorum,farkında değil misin? Her acı'mda gelip iyileştirmen,her beceriksizliğimde yanımda olman..''
Ellerini yüzümden hiç çekmeden,boyuma gelmek için biraz eğilerek nefes alacağım hiç bir alan bırakmayacak kadar yaklaşıyor ve sesi,kalbimi etkisi altına alarak ruhumda dolaşıyor;
-''Sen benimsin Karla. Sevmeyi öğrendiğin ilk günden beri benimsin. O adamı sevdiğin her gün de, benimdin. Her acı'nda gelip iyileştireceğim. Her beceriksizliğinde yanında olacağım. Her sevincini öpüp,yaşadığın her heyecanı koklayacağım. Senin için..daha da önemlisi nefes alabilmem için nefesin olmak zorundayım. Sen yalnız değilsin ki pasaklı. Artık ben varım. Kendi başına halletmeye çalışman haksızlık.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marcus!
Teen FictionGizli bir hayran,intikam yemini etmiş belalı eski sevgili, deli bir stalker veya yapayalnız bir kaçık gibi görünmenizi sağlayacak iki şey vardır. Birincisi; Karla gibi, eski sevgilinizi ölümcül mesajlarla korkutmak! İkincisi ise nefis çikolatalı sa...