-"Büyükanne, o elindekini hemen yerine bırak! Tanrım. Nerden buldun bunu?Babam görürse seni öldürür."
Elindeki boxer'ı bana uzatıp, çikolatalı sütünden bir fırt çektikten sonra konuşuyor;
-"Bizim oğlana dikecem bunu. Kış geldi, kalın kalın giysin."
-"Bizim oğlan da kim?"diyorum tiksinç bir ifade ile boxer'ı iterek.
Evet, evet fark ettiniz değil mi? O şeye dokunmak zorunda kaldım.
-"Uzun yok mu? Damadım. Ona dikiyorum. Kadriye'ye söyledim, aldı sağolsun."
-"Kadriye değil, onun-adı-Kaylee."
-"Aman canım,ne fark eder? Örmeye başlamam için örnek lazımdı. Alıverdi hemen. Poposu küçük gibi geldi ama olur mu seninkine?"
-"Ayyh.Büyükanne neler saçmalıyorsun? Bu utanç verici."
Popo kısmına bakmaktan alıkoyamıyorum tabi kendimi.
-"Neyi utançmış? Don giymiyor mu götüne?"
Elimle alnıma vuruyorum.
-"Normal insanlar başkaları için bir şey örmek istediklerinde bu şey atkı ya da eldiven olur."
-"Onların hepsi vardır onda zaten. Varlıklı çocuk. Sâhi babası ne iş yapıyor demiştin?"
-"Tanrım! Pekâlâ. Pes ediyorum. Unut gitsin! Dileğini yap. Ama ben bunu Marcus'a vermem. Haberin olsun!"
-"Sen verme zaten ayıptır. Ben veririm. Aslında pantalonun üstünden ağrı bir prova yapsak?"
İşaret parmağımı uyarıcı bir şekilde kaldırıyorum;
-"Seni uyarıyorum kaçık bayan! Bunu aklından bile geçirme."
Suratını ekşitip elindeki işine dönerken keyifsizce mırıldanıyor;
-"Yaşlıyım diye eğlenmeye hakkım yok mu yani?"
-"Neden eğlence anlayışın normal yaşlılar gibi değil ki?"
Kapıyı açıp, tenime işleyen soğuğu içime çekerek sakinleşmeye çalışıyorum.
Başını sallıyor belli belirsiz.
İçimdeki buruklukla kapıyı arkamdan kapatıp derin bir nefes daha çekiyorum ciğerlerime.
Varendadan aşağı cansız adımlarla inip bahçenin arka tarafında kalan atölyeye doğru ilerliyorum.
Kapısına kadar geldiğimde, özenle elindeki işi yapan Marcus'u görünce biraz olsun dağılıyor hırçınlığım.Mavi önlüğünü takmış,atölyenin hâline ve deterjan kokusuna bakacak olursak, babam gelmeden önce güzelce temizlemiş ve şimdi de elindeki sandalyenin eksik olan bir bacağını takarken oldukça titiz görünüyor.
Yavaş adımlarla içeri girip yamacına ulaşınca kollarımı beline doluyorum.
Omuzları hafifçe irkilip boşta kalan eli karnı üzerinde tuttuğum ellerime gidiyor.
Tuttuğu ince tahta parçasını bırakıp parmaklarımla buluşturuyor dokunuşunu.
Ellerimi belinden ayırıp havaya kaldırarak dudaklarına götürüyor ve ikisine de birer öpücük bırakıyor.
Göğsümün içinde çeşit çeşit renklerde binlerce çiçek açıyor.
Kazağından destek alarak önüne geçiyorum.
Ufak tefek olduğum için şanslıyım tabi.
Belimi kavrayıveriyor kolları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marcus!
Teen FictionGizli bir hayran,intikam yemini etmiş belalı eski sevgili, deli bir stalker veya yapayalnız bir kaçık gibi görünmenizi sağlayacak iki şey vardır. Birincisi; Karla gibi, eski sevgilinizi ölümcül mesajlarla korkutmak! İkincisi ise nefis çikolatalı sa...