24. bölüm 💫

201 23 105
                                    

Dikkatini dağıtmamak için bir süre öylece,yüzündeki her mimiği ezberlemek ister gibi sessizce izliyorum. Kaşlarını çatışı,ciddiyeti,elindeki işe duyduğu özveriyi anlamama yetiyor.

Biraz sonra kısık bir tonda,sesimde saklayamadığım sabırsızlıkla mırıldanıyorum;

-"Marcus."

Küçük bir çocuk gibi gözlerimi üzerinden ayırmadan siyah kapüşonunun kolunu çekiştiriyorum.

Mobilyanın üzerine işlediği ince desenleri kısık gözleri ile incelerken boğazından minik bir 'hıh?'sesi duyuluyor.

Sırtımı dayandığım tezgahtan çekip çaprazımda olan bedenine biraz daha yanaşarak mırıldanıyorum;

-"Uzun sürecek mi?"

Gözleri tezgahın üzerinde kısa bir arayışa girdikten sonra kolunu bedenimin üzerinden uzatıp çivilerin bulunduğu kutuyu yakalıyor.

Geri çekilmeden hemen önce ben, kokusunu acemi bir hırsız gibi içime çekerken o da söyleniyor;

-"Az kaldı meleğim. Neredeyse bitti."

Benimle göz teması bile kurmadan işine geri dönüyor.

Memnuniyetsizliğimi belli etmemeye çalışarak biraz daha yanaşıyorum. Tanrım! Düştüğüm duruma bakın. Tüm hafta boyunca okul dışında ilk kez buluşuyoruz ve o babamın verdiği işle uğraşmayı tercih ediyor.

-"Hani Peter'la konuşacaktık."

-"Konuşacağız."diyor bir kaç sunta parçasını eliyle iterken.

-''Acele etmeliyiz. Son sınıfların düzenlediği şu bilim gezisine gitmek için sabırsızlandığını duydum.''

-''Bu beklenmedik bir şey değil. Belki biz de gideriz.''

-''Delirdin mi? Çok soğuk. Bir kaç solucan gübresi için oraya gidecek kadar tuhaf biri gibi mi görünüyorum?''

-''Doğa gezilerine olan bakış açın beni duygulandırdı."

-"Ya, tabi.Dalga geç sen."

-"Ben ciddiyim. Eğlenceli olabilir. Peter ile konuşacak vakit de buluruz. Üstelik, keşif yapmak için de harika bir fırsat olur.''

-''Ahh,evet haklısın. -5 derecelik bir soğuk var ve muhtemelen görecekleri tek şey ıslak toprak ve üzeri karla örtülmüş dağlar olacak.''

-''İnanılmazsın. Maceracı bir yapın olduğunu düşünmüştüm.''

Elime aldığım zımpara ile oyalanırken söyleniyorum;

-''Büyükannemle yaşıyorum. Yeterince aksiyon dolu bir hayatım var zaten. Fazlasına gerek yok.''

Yaptığı deseni,çizimi ile karşılaştırırken söylediklerimin ardından dudakları kıvrılıyor.

Duvardaki saate ilişiyor gözüm. Yaklaşık bir saattir ayakta kalmaktan ağrımaya başlayan dizlerim, yüzümün düşmesine sebep oluyor.

Hem onu yaptığı işte yalnız bırakmak hem de ilgi isteyen ruhuma bir ders vermek için yanından sessizce geçip gitmeyi planladığım sırada,dirseğimi saran parmakları ile ansızın göğsüne çekiliyorum.

-''Nereye?''

Uzun süredir gözlerime uğramayan yeşilleri,yaramaz bir bakışla yüzümde dolaşıyor.

İlk şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalıştığım sırada yumuşak bir tonda söyleniyor;

-''Zımparamı da götürüyorsun.''

Marcus! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin