27.bölüm 💫

190 14 42
                                    

🌙

-"Merhaba tatlım."

-"Merhaba bayan Alyson."

Ve onun harika aurası!

Tanrım! Ne şans ama! Tüm ailenin suratı lanet bebek popoları kadar beyaz ve pürüzsüz.

Bizimse....şeeeyy.. ayaklarımız güzel..

-"Marcus için gelmiş olmalısın.

-"Evet."

-"Daha önce methini duydun mu bilmiyorum ama o yemek yapma konusunda pek iyi sayılmaz. Hatta hiç iyi sayılmaz. Tanrım. O bu konuda berbattır."

Pekala. Nerede şu oğlum dünyanın bir tanesidir havası taşıyan omuzları dik kayınvalide konuşması? Ne yani,sadece Türklere özgü olamaz ya.

-"Evet..Duymuştum ama henüz şahit olmadım. Bu nedenle gelip ona yardım etmek istedim."

-"Ah. Eminim çok sevinir." diyor bedenini kapıdan hafifçe kaçırıp geçmem için olası bir boşluk bırakırken.

-"Bugün ev biraz kalabalık."

Çocuk bağırışları eşliğinde zorla duyduğum bu cümle ile samimi bir şekilde gülümseyip adımlarımı mutfağa doğru hızlandırıyorum.

Tüh!
Gelirken büyükannemi de yanımda getirseydim keşke. Yaşıtları ile olmak ona kendini iyi hissettirirdi.

Kapıdan henüz girmeden,tezgahın azizligine uğramış uzun boyu,bedenine tam gelen komik mutfak önlüğü ve dağınık saçlarının gizleyemediği huysuz görüntüsü ile Marcus belirliyor karşımda.

İzlemekten keyif aldığımı gizleyemeyeceğim görüntüsüne bir süre gözlerimi ayırmadan bakıyorum.

Önündeki kesme tahtasına özenle dizdiği yeşillikleri,sırasıyla hizalayıp bıçağın aykırı duruşu eşliğinde onları doğramaya -ah hayır bekleyin biraz, katletmeye- başlıyor.

Daha fazla sabredemeyip gülerek yaklaşıyorum ve varlığımın yeni farkında olduğu bir boşlukta,uzanıp bıçağı kavrayan elini tutuyorum.

-"Neden bir seri katilmişsin gibi davranıyorsun marullara?" diyorum sakin çıkan alaycı sesimle.

Şaşkın bakışları yerini gülümseyen bir ifadeye bıraktığında sevimli suratı ile konuşuyor;

-"Ben sadece onları daha az acılı bir sona hazırlıyordum. Hızlıca kesilmek onlar için en iyisi."

-"Tanrım. Hayır. Sanırım bu şeyden yiyemeyecegim."

Gülüşümüzün ardından bir öğretmen edasıyla bıçağı elinden alıyorum ve tezgaha biraz daha yaklaşarak marulları dikkatlice kesmeye başlıyorum.

Bana rahat bir alan açmak için biraz daha çekiliyor ve ben tam olarak kesme tahtasının hakimiyetini aldığımda göğsünün bir tarafını ensemde hissedeceğim şekilde sokuluyor.

Burnuma dolan kokusuna kapılıp ince parmaklarımı tahtada bırakma fikri aklımın bir yerinde cılız bir uyarı bıraktığında nefesimi gergince tutmaya başlıyorum.

Bir eli tezgahtan destek alırken diğeri yaramazca karnımın üzerini sarıyor.

Harika! Yüzüm mosmor kesilmeden önce biri bana nasıl nefes alındığını hatırlatabilir mi lütfen?

-"Sen ne yaptın?" diyor kokusu yetmezmiş gibi meraklı sesiyle saçlarımın arasından konuşurken.

-"Bir kaç devasa kurabiye."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Marcus! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin