Ali"Sana kızgın değilim."
"Kırgın da değilim." Elimi yavaşça onun sırtına attım. Bu bizi daha da yakınlaştırmıştı. Şimdi burnum kokusuyla doluyordu. Bir gün onu unutmam gerekirse sanırım en zoru bu olacaktı benim için. Kokusu, nasıl silebilirdim bunu hücrelerimden. Belki de o kadar da güzel kokmuyordu ama işte aklımda hep böyle yer ediyordu.
Dudaklarına ince bir tebessüm oturdu. Gözlerim bir süre orada oyalandı.
"Anlam veremiyorum bize oğlum." İç çekerken oturduğu sandalyede iyice yaslanıp kantinde göz gezdirdi.
"İyi desen değiliz ama kötü de değiliz. Sen benden bir şeyler saklıyorsun. Elif sana her sövdüğünde sana sövesim geliyor. Ama en yakınımsın da."
"Olur öyle şeyler." diye mırıldandım. Duyduğundan bile emin değildim.
"Olmaz Ali olmaz.. Evet ben bir hata yapıp aylarca Elif'in yanında kalmanı istedim. Peki sen? Sen niye itiraz etmedin oğlum. Ben sandım ki.." Gözlerimi kısarak ona baktım.
"Sen ne sandın Erkan?"
"Ben sandım ki sen de Elif'i sevdiğinden hiç itiraz etmiyorsun."
"Bunu yapmak zorundaydım Erkan. Şevket ikimize de bıçağı takardı onu uyuttuğumuzu anlasaydı. Elif'in yüzü suyu hürmetine çekildi zaten." Kafasını sallamak ile yetindi.
"Elif meselesini kapatıyorum." Boş kantin duvarına bakarak söyledi. "Daha fazla kardeşliğimizi bozmasın." Söylediği 'kardeşlik' ile bir kıkırtı kaçırdım ağzımdan. Yüzüme bakmadığı için hafif öksürerek toparlamaya çalıştım. Artık her şey o kadar komik geliyordu ki...
"Ama şu kızı öğreneceğim. Artık inada bindi." Bu sefer o açıkça gülmüştü.
"Evet kesin öğrenirsin." Ufak dalgalardan zarar olmazdı.
"Ben ilk tahminimi yapmak istiyorum ama öncesinde beş soru." derken bana bakıp onay bekledi. Bir süre düşündüm. "Sor." dermişçesine kafamı salladım.
"Aradığım kişi okuldan mı?" Bu bilgiden bir zarar çıkmayacağını düşünerek kafamı hemen salladım. "Evet."
"Pekii, yaşıt mıyız?" Bu soru biraz dikleşmemi sağlasa bile zaten kızlar arasında arayacağını bildiğim için tekrar net bir kafa salladım.
"Çember git gide daralıyor." derken etraftaki kişilerde göz gezdirdi.
"Kızımız, bizimle tanışıyor mu?" Kaşlarımı çattım. Hemen hemen yaşıtımız olan tüm kızlarla tanışıyorduk zaten. Ne çıkaracaktı bundan? Çıkarsa bile başından beri yanlış yolda olması umursamama sebep oldu.
"Evet, diyebiliriz." Kafasını elleri arasına alıp bir süre düşündü.
"Hiç okul dışında aynı ortamda bulunduk mu?" Bu sefer ne cevap vereceğimi cidden bilemedim. Sonra düşündüm ki, yalan söylemek yerine ona onu tarif etmeliyim. Evet, başkası olsa riskli olurdu ama bahsettiğimiz kişi Erkan'dı. Anlaması yıllarını alabilirdi.
"Evet." Sorularına basit cevaplar vermek kolayıma geliyordu. O da buna itiraz etmiyordu.
"Pekâlâ son sorumu istemiyorum. Son rauda kalsın bu soru. Erken tahminde bulunacağım." Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. İddialı görünüyordu. Acaba kimi sallayacaktı? Beni kim ile yan yana koymuştu? Önemli bir açıklama yapacakmış gibi oturduğu sandalyede dikleşti. Ellerini masanın üzerinde birleştirip söze girdi.
"Yengemiiiz..."
"Yengemiz Ceyda mı?" Bir süre 'sen ciddi misin' der gibi ona baktım. Cidden beyinsizdi. Daha önce defalarca reddetiğim kızda mı harcıyordu şansını?
"Bravo Sherlock. Yirmibirinci yüzyılın en kötü Sherlock'u sensin." derken masadan kalkmak ile yetindim. Umarım bir daha ki şansını bu kadar kötü kullanmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Teen FictionYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.