Ali
Havanın hafif serinliği ensemi okşadığında elim oraya gitmişti. Düne kadar uzun olan saçlarımı bugün kestirmiştim. İlk kestirdiğimde içimi bir pişmanlık kaplasa bile bu değişiklik sonradan içimi ferahlatmıştı. Ancak alışmam zaman alacaktı. Elimi ensemden çektikten sonra okul lokosumun yakalarını hafifçe kaldırıp enseme siper ettim.
Meşgul olmak için her yolu deniyordum. Çünkü artık özel hayatımın tüm hayatıma set çekmesini istemiyordum. Ruhsal çöküntüm o kadar ileri gitmişti ki bunu annem bile fark etmiş ve beni yoklamaya başlamıştı. Ama ne yaparsam nafileydi. İşte, Erkan sınıfın diğer ucunda oturuyor, her gergin olduğunda yaptığı gibi kalemi sıraya vuruyor ve göz ucuyla bana bakıyordu. Ben de en az onun kadar gergin olsam bile belli etmemeye çalışıyordum.
Tenefüsü fırsat bilip ayağa kalktım. Hemen sıramın yakınındaki kapıdan koridora adımladım. Daha bir iki adım atmıştım ki bir el kolumu sarmaladı.
"Neyin var?" gözlerimi kısarak ona baktım. Beni merak etmiş olamazdı.
"Yok bir şey." derken hafifçe kolumu çekmeye çalıştım. Bu sırada tutuşunu sıkılaştırıp bizi iyicr duvar dibine çekti.
"Saçın..." dedikten sonra gözleriyle saçlarımı süzdü.
"Saçlarını kestirmişsin." derken yüzünde rahatsız bir ifade vardı.
"Evet, rahatsız ediyordu." Elimi kolunun üstündeki eline attım ve itiklemeye çalıştım. Umursamıyordu.
"Ali kaç yıldır tanışıyoruz. İlk defa yaptın bunu. Sen çok seversin saçlarını. En son biz 12 yaşındayken annene sinirlendiğin için kesmiştin." diye sinirlice ama kısık sesle söylendi. Beni bu kadar tanıması sinirimi bozuyordu. Erkan ve ben buyduk. Birbirimizi çok iyi tanır, gözlemlerdik. Ama ne çok yakın iki dost olmuştuk, ne de aralarında mesafeler olan iki arkadaş. Sessiz bir sözleşmemiz var gibiydi.
"Yok bir şey Erkan." derken gözlerimi eline indirdim. "Acıtıyorsun, kes şunu!" diye sesimi yükselterek konuştum. Gözlerini koluma indirip aniden çekti elini.
"Fark etmedim." diyerek geçiştirdi.
"Var bir şey." Bu benim için son damlaydı. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştıkça iyice bir bilinmezliğe çekiyordu beni.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?" Kaşlarımı çatıp ona baktım. Şaşırmış bir ifade yüzünü sararken bir şey demedi.
"Erkan sana ne benim kimi sevdiğimden? Sana ne bana ne olduğundan?" Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki koridordaki birkaç grubun gözlerinin üzerimize döndüğünü hissediyordum. Bağırmam üzerine ağzını açtı ancak bir şey söylemeden kapattı. Kafasını eğip öylece durdu bir süre.
"Sana sordum!" derken elimle omzunu hafifçe ittirmiştim. İlk defa ona isteyerek sert davranıyordum. Canımın acısını ona da hissettirmek istiyordum. Sanki bilse ne olacaktı? Yanımda mı olacaktı? Beni sevdiğini mi söylecekti? Yoksa canımı yakmak için her türlü homofobikliği yapacak mıydı? Yüzündeki ifadesizlik gözlerine vururken gözlerime baktı.
"Haklısın, sana bir adım atmam bile yanlıştı. Bundan sonra umrumda değilsin." Kararlı sesi bir an titrememe sebep olsa da harekete geçip, sınıfa doğru ilerleyen bedeninin arkasından bağırmak ile yetindim.
"İyi edersin!"
***
Bölümleri böyle kısa kısa yapmak beni daha çok motive ediyor, yazmaya yönlendiriyor kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Novela JuvenilYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.