Ali
"Neye sebep olduğunun farkındasın değil mi Ali?" Annemin yüzüne bakamıyordum. Son yarım saattir ağlıyor ara ara da ne yapacağımız konusunda akıl yürütüyordu. Sessizce ayağa kalkıp camdan aşağıyı izledim. Erkan ve en son iki yıl önce karşılaştığım Erkan'ın öz babası aşağıda büyük bir uğraş veriyorlardı. Yanlarında tanımadığım birkaç kişi daha vardı. Mahalleyi aydınlatan siren ışıkları bile gözlerimi acıtıyordu.
Polisler mahalleliyi dağıtmak adına büyük bir uğraş içindeydiler. Kalabalığın sebebini biliyorlar mıydı bilmiyordum. Ama eminim ki Erkan'ın babası sayesinde buradaydılar. Ne kadar mahçup olduğumun o an daha da farkına vardım.
"Bunu baştan bana söylemeliydin Ali." Annem ne ara arkama gelmiş ve dışarıyı izlemeye koyulmuştu farkında bile değildim. Işıklar kapalı, sessizce izliyorduk aşağıyı. Annem elini omzuma atıp beni kendisine döndürdü.
"İçinde bulunduğun durumu bilmiyorum Ali. Sana kızamayacak kadar cahilim bu konuda. Ama gördüğün gibi herkes seni dinlemez. Neden saklamadın? En azından üniversiteye kadar?" diye ardı ardına sıraladı cümlelerini. Cevap vermeden boş boş suratına baktım. Ağzımı açsaydım ya onun kalbi ya da benim kalbim kırılacaktı. Sadece kafamı eğdim.
"Burada barınamayız artık." Annem beni bırakıp tekrar aşağıya baktı. "Cevdet Bey ve Erkan olmasa.." diye devam etti. "Allah korusun evi basarlar, sana ne yaparlardı?" Yüzündeki acıyı gözlerinde görebiliyordum. Bu hissettiğim acı bana çok tanıdıktı. Aklıma Erkan'ın o gün sınıfta her şeyi herkese söylemesi geldi. Aynı acıyı o gün içimde hissetmiştim.
"Dağılıyorlar." Annem mırıldandı. Pencereden ayrılıp koltuğa geçtim. Bir yandan da telefonumu kontrol ediyordum Erkan bir şeyler yazar diye. O sırada evin zili çaldı. Ayaklanacağım sırada annem beni durdurup kendi gitti.
"Kim o?" diye bağırdı annem temkinle.
"Biziz Nebahat Hanım." Kapının diğer tarafından Cevdet amcanın sesi geldiğinde annem iç çekerek kilidi çevirdi. Ayağa kalkıp bekledim. Kapı açılınca karşımızda Cevdet amca, Erkan ve tanımadığım bir adam vardı.
Erkanla gözlerimiz buluştuğunda gidip sarılma isteğim artmıştı ancak ne zamanı ne de sırasıydı. Sadece geçip karşımdaki koltuğa oturuşunu izledim. Herkesle selamlaştıktan sonra ben de oturdum. Gergin geçen kısa sessizliğin ardından Cevdet amcanın yanındaki adam lafa girdi.
"Ben Semih. Merkezdeki karakolda amirim. Cevdet ile gelip bir bakayım dedim." Daha çok anneme bakarak konuşuyordu. Sessizce dinledim ben de.
"Mahalleli pek sakinleşeceğe benzemiyor. Tehdit ettim biraz ama rahatsız ederler. Devriyelere haber verdim bu civarda olacaklar ama-" Konuşmasının sonuna doğru gerilen yüz hatları ve elleri ile ben de gerildim.
"Ama?" diye sordu annem.
"Ama riskli olur burada kalmak. Delikanlı için en azından." dedi gözlerini kaçırarak. Derin bir iç çekerek ayağa kalktım. "Bir su içeyim." dedim fısıltı ile. Dengesizce ilerledim mutfağa. Mutfağın kenarındaki masaya tutundum birden. Kendimi ancak toparlayabilmiştim.
Hıçkırıklar bile boğazıma dizilmişti. Ne yapacağımı bilemez halde yere çöktüm. Gözlerim dolmuş, ruhum ağırlaşmıştı. Bu ev babamla anılarımı taşıyan yerdi ve şimdi buradan gitmem isteniyordu. Anneme tüm ömrünü geçirdiği evden git deniyordu. Benim yüzümden hemde. Elimi kalbimin üstüne götürdüm.
"Hepsi senin yüzünden." Elimi göğsüme vururken ağlamaya başlamıştım.
"Hepsi benim yüzümden." dedi arkadan gelen bir ses. Buğulu gözlerimi oraya çevirdiğimde Erkan kapı pervazına yaslanmış beni izliyordu. Yaslandığı pervazda yere doğru çöktü.
"Özür dilerim."
"Özür dileyeceğin şeyler yapma, nolur." dedim sadece. İçimde sadece haklı olmanın yükü kaldı. Haklıydım çünkü bu normaldi. Özür dilememe bile gerek yoktu. Haksız olsaydım bir şekilde bende özür diler ve kurtulurdum. Ama lanet olsun ki haklıydım. İnsan haklı olmaktan utanç duyar mı hiç? Duyuyormuş.
"Telafi edeceğim. Her şey yoluna girecek." dedi sakin ama kararlı bir sesle. Hafif sürünerek yanıma geldi sonra. Bana dönük yerde oturuyordu. Kafasını eğip yüzüme baktı. Elini yüzüme çıkarıp yanağıma koydu. Gözyaşlarımı siliyordu.
"Babandan ayırmayacağım seni. Bir gün döneceksin elbet." dedi sonra. Gözümdeki yaş, kalbimdeki ateş ve ruhumdaki acı ile teslim oldum o gün ona. Bana verdiği söz o kadar büyüktü ki her şeyimle inanmaya dünden hazırdım.
"Biliyorum yaranı deşen benim ama sarmama izin ver. Ben dünden hazırım çünkü." Sessizce onu izlerken bilmediği bir şey olduğunu fark ettim. Ben onu özür dilemeden bile affetmiş ve yaralarımı sarmasına tek bir güzel sözcük ile bile izin vermiştim.
"Sana en büyük acımı emanet ediyorum Erkan. Artık acım sensin." Ona babamı ve bu evi emanet etmiştim. Artık benim için bir sevgiden daha fazlasıydı. Birbirimizin korkusu ve acısıydık. Bu, aşktan bile daha kutsaldı.
***
Emre Aydın dinleyerek yazdığım için ölüm gibi oldu bu bölüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Teen FictionYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.