Ali
"Ne yani homofobik değilmiş?" Attığı kahkaha ile Cem ve ben Sibel'e diktik gözlerimizi. Uyarıcı bakışlar atarken kantinin çoğunun bizi izlediğini görebiliyordum. Elimi anlıma götürüp ovaladım. Dün gece olanları onlara anlatmıştım. Erkan'ın her şeyi güya beni koruma iç güdüsü ile yaptığını söylediğimde böyle bir tepki vermişti.
"Bilmiyorum söylediklerini ben de yanlış anlamış olabilirim." Dediğimde Cem de kafa salladı. "Sanmıyorum seni korumak istediğini falan. Kendini korumaya çalışıyor anca." diye söylendi.
"Peki Elif, o ne yapacak sence?" Sibel'in hatırlattığı bir diğer problem ile sıkıntıyla iç çektim. "Bırakacak gibi durmuyor. Ama bilmiyorum." dediğimde Cem sırtımı sıvazladı. "Kendi düşen ağlamaz kardeşim." dediğinde göz devirmek ile yetindim.
"Sadece sakin bir hayat istiyorum ya, çok olmamalı." dediğimde Sibel bana bakıp sırıttı. "Bak sakin hayatının baş aktörleri de ayrı ayrı yerlerini aldı." dediğinde kafamı çevirip iki ayrı çarprazımda arkadaşları ile oturan kardeşlere takıldı gözüm.
"Dün çok gariplerdi. Erkan kardeşini koruyan o abi gibi değildi, Elif ise üvey de olsa abisinin arkasında duran kardeş gibi değildi." Ortaya doğru konuştum. "Çünkü artık hayatları iki kişiden ibaret değil." dedi Sibel basitçe. "Sen de varsın. Unutma." diye ekledi ardından.
"Elif Erkan'ı sevdiğimi bilmiyor. Erkan da beni sevmiyor. Yani aralarında değilim." dediğimde dudaklarımı kemirerek Erkan'a kaçamak bakışlar atmaya başladım.
"O kadar da emin olma." dedi Cem. Gözlerimi ona çevirip kaşlarımı çattım. "Hangisinden?" dediğimde omuz silkti. "İkisinden de." Umursamazca söyledi. Stresten ellerimin terlediğini hissediyordum. Altımdaki sandalyeyi itip ayağa kalktım. "Elimi yıkıyacağım." diyip merdivenlere yöneldim. Aklımda oluşan uçsuz bucaksız labirentlerin içinden çıkmaya çalıştıkça haritayı daha da karışık hale getiriyormuşum gibi hissediyordum. Bu da kişiliğimi ve psikolojimi hatta son dönemlerde vücudumun fizyolojik yapısını bile etkiliyordu.
Erkekler tuvaletine girdiğimde sabunluktan elime aldığım bir miktar sabun ile ellerim köpürtmeye başlamıştım. Bu işlemi uzunca yaparken şu gereksiz anda bile düşünüyordum bür şeyleri. Kapı açılıp kapandığında ellerimi yıkıyordum. Durulamayı bitirdiğimde ellerimi süzmek istercesine sallarken arkamdaki beden konuştu.
"Etrafı ıslatıyorsun." Gözümü aynadan ona diktim. Omuz silkip kapıya döndüm. O da lavaboya geçip suyu açmıştı bu sırada.
"Elif sabah bir şeyler zırvaladı." dediğinde durdum. Merak etmiyor değildim. "Ne zırvaladı?" diye sorduğumda sırıttı. "Seni istiyor. Ne olursa olsun." dediğinde ellerini yıkamış ve çoktan lavaboya yaslamıştı. Şimdi rolleri değişmiş gibiydik.
"Ben yapmak istemiyorum." dedim sadece. Aynadan beni izliyordu. Aniden geri çekilip bana çevirdi yüzünü. Mermere kendini yaslayıp kollarını göğsünde kavuşturdu.
"Yaptıkların bizi çok yoracak." dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Çok garipsin." dedim. Bu daha çok inanamadığım için ağzımdan kaçmıştı. Kaşlarını çattı. "Daha geçen gün homofobikken dün beni koruduğunu ima ettin, bugün de 'biz' oluverdik."
"Fikirler olgunlaşabilir." Dedi usulca. "Bazı şeyleri hâlâ düşünüyorum." Ellerimi arkamda bağlayıp duvara yaslandım. "Erkan evriliyor musun sen? Mantıklı konuşuyorsun." dediğimde yalancı bir gülüş sergiledi bana.
"Elif sana gelirse reddet."
"Ya yine kötü şeylere kalkışırsa?"
"Her zaman herkesi düşünemezsin." dediğinde gözlerimi kısıp ona baktım.
"Düne kadar beni suçluyordun." dedim. "Elif benim yüzümden intihar etmişti sana göre."
"Elif'in yalnızca aşık olduğunu sanarken öyleydi."
"Dahası ne?" Kaşlarımı kaldırıp merakla baktım ona. "Takıntılı." dedi. "Hastalıklı." Boşluğa dalmış gibi bir hale büründü. Kaşlarımı çattım.
"Elif bir şeyler biliyor?" dedim korkakça. Gözlerini kaçırdı sadece benden. "Sanırım." derin bir nefes verdi dışarıya. "Belki daha fazlasını."
"Daha fazlası?"
"Senin dahi bilmediklerini." derken kollarını göğsünden indirdi. Gözlerim ellerine kaydığında bileğinin hafifçe üstündeki büyük sargı bezine kaydı gözüm. Kan hafifçe belli olsa da kazağın kolları tamamını görmemi engelliyordu. Hemen öne atıldım. Ellerim istemsizce bileğini sardı.
"Ne oldu?" Sorgulayan gözler ile ona baktığımda bileğini çekmeye çalıştı. İyice sıklaştırdım elimi. "Doktora gösterdin mi?"
"Gerek yok." dediğinde bu kadar kalın sarılmış sargıdan bile belirgin olan kandan dolayı derin olduğunu düşündüm yaranın.
"Kim yaptı?" diye sessizce sordum. "Canını kim yaktı?" Gözlerim yaşarmıştı. Elimi sargıda gezdirdiğimde hafifçe irkildi. Korkarak elimi geri çektim. O da hâlâ kolunu çekmeye çalışıyordu. Basitçe inatlaşıyorduk. Israrlı gözlerimi ona diktim.
"Erkan kim yaptı?" dediğimde sinirlice baktı. "Ya boş ver."
"Erkan söyle. Kendin yapmadın değil mi?" diye direttiğimde gözlerime baktı. Bir süre durdu. Hiçbir uğraş vermedi. "Bu seni uzak tutacaksa o kızdan Elif ile tartıştık." dedi fısıltı ile. "Ama isteyerek yaptığını sanmıyorum." dedi. Benim yüzümden canının yanmasını isteyeceğim son kişi bile değildi o. Ağlamamak için çenemi sıktım. Ancak acısını kalbimde hissettim. Hemde defalarca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Teen FictionYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.