Ali
"Cem emin misin? Bak istersen gelir annenle konuşurum." Elimi omzuna atıp eğilerek yüzüne baktım. O bankta oturuyor bense önünde ayakta dikiliyordum.
"Annemle konuşmana gerek yok dedim bin kez. Halletik biz. Sen kendini koru." dedi elimi omzundan iterken. Kafamı sıkıntıyla çevirip bahçeye bakarken merdivenlerden inen Erkan ve Sibel'i gördüm. Sibel önden hızlıca iniyor, Erkan'da yalvarır bir biçimde ona doğru konuşuyordu.
"Ya kızım lütfen lan, sen biliyorsundur bir şeyler?" dedi yanımıza vardıklarında. Sibel ise omuz silkiyor ve bıkkınca bana bakıyordu.
"Ya vallahi bilmiyorum Erkan. Bilsem söylerim zaten. Niye koruyayım o kızı." dedi Sibel Erkan'a doğru. Kaşlarımı kaldırıp sorgularcasına onlara baktığımda Erkan yanıma gelmiş elini belime koyup hafifçe sıktıktan sonra banka oturmuştu. Sibel ve ben ayakta duruyorduk.
"Elifle ilgili bildiğim kötü bir şey var mı diye soruyor. Elinde bir koz olması iyi olurmuş." Erkan gözlerini dikip Sibel'e baktığında ben de ona baktım.
"Bensiz bir şeyler düşünme. Daha yeni yeni kazandın o yetiyi zaten." diye oyuncu bir kızgınlık sergiledim.
"Bravo ya. Sokun yerin dibine." Kollarını iki yandan banka dayayıp yayıldığında bacağını hafifçe ittirdim.
"Kayar mısın? Oturacağım." dedim işaret ederken.
"Eee otur işte." dedi rahatlıkla. "Yer mi var?" Hafifçe sırıtıp doğrulduğunda bana baktı flörtöz bir biçimde.
"Kucağım boş." dedi bacaklarını pat patlarken. Yanaklarıma doğru çıkan sıcaklık ile Sibel ve Cem'e baktım. Duymamış olmalarını diledim. İkisi de bize şaşkınca bakarken ellerimi birbirine sarıp onlara çevirdim vücudumu.
"Çocuklar söylememiz gereken bir şey var size." dedi Erkan ben daha lafa girmeden.
"Biz sevgiliyiz." dedim bir çırpıda. Cem dümdüz suratıma bakıyordu.
"Onu anladık amınakoyayım herkes Erkan mı?" Göz devirip Cem'e kısa bir bakış atıp Sibel'e döndüm.
"Ne düşünüyorsun?" Korkuyla sorduğumda düşünceli gözlerini gözlerime dikip bana baktı.
"Eee ben bunun dedikodusunu kimseyle yapamam ki. Kız grubumuz henüz o kadar açık görüşlü değil." dedi üzgünce. Gülüp onun yanına gittim. Ellerimi boynuna sarıp kendime çektim.
"Her durumda yanımda olmanız nasıl bir nimet benim için anlatamam." dedim ayrılırken.
"İdeal enişte profili Erkan olmasa da arkandayım reis."
"Sikerim Cem." Erkan kaşlarını çatıp Cem'e baktığında ben de güldüm. Bu tatlı didişmeleri çok hoşuma gidiyordu.
"Tövbe tövbe baldız baldan tatlıdır durumu mu bu?" Cem ellerini göğsüne kapatıp Erkan'a baktığında Sibel de gülüyordu. Sonra arkamda bir dürtüş hissettim. Arkamı döndüğümde onuncu sınıflardan tanıdığım bir çocuk vardı.
"Ali abi." dedi bana bakarken. Sibel'den ayrılıp toparlandım.
"Efendim?" dedim. Çocuk çekinerek arkama baktı. Erkanlardan çekindiğini anlayınca arkama kısa bir bakış atıp kolundan tutup kenarı çektim.
"N'oldu?" Merakla sordum.
"İsmet hoca seni çağırıyor. Odasında. Tekken söyle dedi. O yüzden çekindim biraz." dedi. İşte şimdi elim ayağıma dolanmıştı. İsmet hoca geçen ders beni sınıfın ortasında tehtit eden adamdı.
"Tamam koçum." dedim koluna hafifçe vururken. Çocuk koşa koşa yanımdan uzaklaşırken arkama döndüm. Erkan sorgular biçimde bana bakıyordu.
"İsmet hoca çağırıyormuş." dedim gözlerimi kaçırırken. Hemen ayağa kalkmıştı.
"Ben de geleyim." dedi bana yaklaşırken. Koluna dokunup tutundum.
"Tek olmamı istemiş." dedim sessizce. "Deli misin sen? Hayır tek gidemezsin." dedi kolunu çekip kurtarırken.
"Zarar görmeni istemiyorum." dedim gözlerine bakarken. "Yanımda olan herkese saldırır." Biraz durup düşündü. Ardından kollarını bana sarıp hızlıca çekildi. Hâlâ alışamamıştım bu hallerine. Gözüm Sibel ve Cem'e kaydığında bize baktıklarını fark ettim.
"10 bilemedin 15 dakika içinde gelmezsen gelirim ama." dedi Erkan. Kafamla onaylarken yanında ayrılmak durumunda kaldım. Hızla merdivenleri çıkıp odasına doğru ilerlediğimde elimdeki titremeyi fark ettim. Korkuyordum ondan. Elimi sıkıp kapısına baktım. Bir iki tıklamadan sonra gir sesini işittiğimde içeriye girdim.
Masasında birkaç kağıtla ilgileniyordu. "Hoş geldin Ali bey." dedi kısık sesle. Göremeyeceğini bildiğimden iğrenir gibi bakıyordum.
"Otur şöyle" dedi beni masasının önündeki tekli koltuğa yönlendirirken. Oturup beklemeye başladım. Telaşsızca önündeki kağıtları okuyup imza atıyordu. Bir süre böyle geçti. Ardından kağıtları toparlayıp gözlerini üstüme dikti.
"Nasılsın?" dedi basit mimiklerle. Hafifçe gülüp ona baktım. "Bu yüzden çağırmış olamazsınız." dedim. O da güldü ve bana baktı.
"İyi, güzel. Açık konuşalım madem." Elindeki kalemi masaya düzgünce bırakıp ellerini önünde kovuşturdu.
"Dün Cem'in annesiyle konuştum. Biliyorsundur. Ama pek etkili olmamış. Ne sana ne ona. İçimdeki dürtüler de bana dedi ki git babasına söyle." Gözlerim irice açılırken dikleştim. Derin bir kahkaha yayıldı oda da.
"Merak etme söylemedim." dedi pis sırıtışla. "Henüz." Sandalyesini geriye itip ayağa kalktı ve masasını aşıp önüme doğru yürüdü.
"Sevdiklerinin etrafından bir bir gitmesini ister misin? Neydi şu kızın adııı, Sinem. Yok yok bu değildi. Sibel? Onun da ailesiyle konuşsam mı?" dedi tepemde dikilirken. Ters ters bakmaya başlamıştım.
"Buna hakkınız yok." dedim bir çırpıda. Cevap vermeye tenezzül bile etmeden hemen karşımdaki tekli koltuğa oturdu. Neredeyse dizi dizime değiyordu. Kendimi hafifçe geri çektim.
"Öyle bir var ki.."
"Sizi- sizi dava ederim." Bu bana bile gülünç geldi. Bizi kötüleyen bir kanun yoktu belki ama lehimize bir kanun da yoktu. Ona da komik gelmiş olacaktı ki yüzündeki sırıtışı genişletti.
"Ben bu gücü toplumdan alıyorum. Ya sen?" dedi eğilip bana bakarken. Kafamı iyice geri çekip ona baktım. Bir cevabım yoktu.
"Ama bir şekilde unuturuz bunu." Elimi dizime atıp gözlerimin içine baktığında dizimi çektim. Neyi ima ettiğini henüz anlamamıştım.
"N-nasıl?" dedim heyecanla. İnsafa geldiğini düşünmüştüm. Elini tekrar dizime attığında kaşlarımı çatıp oraya baktım. Hafifçe ileri geri oynattığında ayağa kalktım.
"Bir gününü benimle geçirirsin olur biter." Yüzümü buruşturup ona baktım. Şimdi anlamıştım neyi kastettiğini.
"Ne diyorsun sen? Kulağın duyuyor mu?" dedim bağırarak. Başlardım saygısına. Arkamı dönüp kapıya yöneldiğimde beni kolumdan tutup durdurdu. Kolumu hızlıca geri çektim.
"Sana yarına kadar mühlet veriyorum." dedi elini belime atarken. İçimden gelen tek şey yüzüne tükürmekti. Öyle de yaptım.
"Nah." dedim çıkarken. Hızlıca koştum aşağıya doğru. Gözüm bahçede tek oturan Erkan'a kaydığında yanına gittim. Gözleri beni bulduğunda kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ne oldu amınakoyayım ruh görmüş gibisin." dediğinde kimseyi umursamadan ona sarıldım. Ağlamıyordum ama içimdeki berbat hissi de atamıyordum.
"T-taciz etti resmen." dedim. Böyle bir şeyi saklayamazdım. Suçlusu ben değildim sonuçta. Omuzlarımdan tutup geri çektiğinde yüzümü kendisine çevirdi.
"Anasını sikeceğiz onun." dedi ellerimi sıkıca sararken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Ficção AdolescenteYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.