"Uzaklaştırma mı? Bir kanıtınız bile yok!" Annem elini havaya kaldırıp tüm odayı inleterek bağırdığında sadece gözlerimi kapattım. Son günlerde yaşadıklarım, çektiğim buhranlar beni iyice ruhsuz olmaya itiyor gibiydi. Olaylar karşısında herhangi bir tepki veremiyordum. Adını dahi bilmediğim o çocuğu taciz ettiğim iddiasıyla yaklaşık 3 saattir bir odaya kapatılmıştım. Annem aranmış, özel olarak disiplin kurulu toplanmıştı. Odanın en kenarında oturmuş öylece odadaki boş kalabalığı izliyordum."Siz benim oğlumu ötekileştiriyorsunuz! Bir sürü düşmanı vardır onun. Ya birisi iftira atıyorsa?" Annem çaresizce konuştuğunda ona dur demek istedim. Bu olayı her zaman görmek istedikleri gibi göreceklerdi, hiçbir zaman masum olduğum fikri akıllarına gelmeyecekti. Çünkü onlara göre zaten namussuz herifin tekiydim. Bunu yapmam az bile sayılırdı.
Derince bir iç çektim. Ciğerlerimin özlem duyduğu o nefesi onlara bahşettim. Ayağa kalkıp dikkati üzerime çektiğimde duygusuzca karşımdaki kişilere baktım.
"Çocuğun söylediği hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Birinin özel alanına girecek kadar şeref yoksunu bir adam değilim. Ama uzaklaştırma verecekseniz kabulümdür." diyerek dışarı çıktım. Arkamdan gelen bağırtılar ve tehtitleri es geçerek çıktığım odanın kapısını kapattım. Annemi orada tek başına bırakmayı bile önemseyemiyordum şu an. Dışarı çıkar çıkmaz üç çift meraklı göz ile karşı karşıya kaldım. Sibel hızla koşup bana sarıldığında öylece bekledim ayrılmasını.
"Çok hırpaladılar mı seni? İyi misin?" Cem arkadan seslendiğinde kafamı salladım. Ne içinde bulunduğum durumu anlayabilecek kadar olgundum ne de anlatacak kadar enerjiktim. Gözlerimi Erkan'a diktiğimde öylece beni izlediğini fark ettim. Bir şey de demedim zaten. Sessizce bakıştık bir süre. Sonra kafamı çevirmeye korktuğum yere baktım, diğer insanlara.
Farkındaydım ki kimse böyle bir şeyi yapmadığımı gayet iyi biliyordu. Ama susmak ve ardımdan konuşmak her daim işlerine geleceği için sadece ayıplayan gözler ile beni izliyorlardı. Bir ağırlık vardı üstümde; yediğim laflardan, gördüğüm bakışlardan fazlası.
"Ne olurdu biraz normal olsan. Hep böyle mi geçecek hayatın? Ayıplanarak, güçsüzce? Dön bak kendine, hak ettiğin yerde misin?" Kafamdaki sesler tekrar canlandığında Sibel'in önünden ayrılıp yürümeye başladım. Bir saniye daha burada durup kendimi dinlemek istemiyordum. Hızla yürüdüm, bir çırpıda okuldan çıktığımda sahile doğru yürümeye başladım. Bir süre öylece izledim durgun denizi. Sahile vuran soğuk havayla iyice sarındım kendime.
Düşünceler, uzun uzun dalgınlıklar geçirdim. Her birinde suçlusu kendimmiş gibi dövündüm içten içe. Sonra arkamdan gelen o ses ile deniz havasının ne kadar güzel gittiğini fark ettim. Bu çocuk bana cennet sunarken cehennemin de kapılarını aralıyordu.
"Polise haber verecekler mi?" demişti içinde duygu barındırmayan bir sesle. Omuz silktim sadece. "Çocuk yetimhanede kalıyor. Uğraşmazlar." dedim denizi izlemeye devam ederken.
"Neden bu haldesin? Sen bir şey yapmadın?" Yanımda durduğunda gülümsedim ona.
"İçinde bulunduğum durum değil beni üzen." Ayağımı hızlıca yere çarptığımda gözü oraya kaymıştı. "Bu hep böyle mi gidecek? Ölene kadar." diye sordum çaresizce.
"Ölüm mü? Ölüm bile çaresi değil. Böyle düşünme." Gözlerindeki acı dolu ifade ile beni izledi. "Artık okulda yokum." dedim mırıltı ile. "Zaten son iki ay kaldı." İç çekerek söylendiğimde elini yüzüme attı. Ne ara aktığını bilmediği yaşları sildi.
Gözlerinin içine içine bakıyordum. ‘’Acı çekiyorum dindirir misin?’’ diye. O da gözlerimin içine bakıyordu ‘’Sen de benim canımsın ben de acı çekiyorum’’ diye. Başımı yere eğdim ve onu izledim bir süre.
"Ne senin benim acımı dindirmeye gücün var ne de benim senin acını." Şu soğuk şehrin ayazında acımızın donmasını bekliyoruz. Ya da sadece ölmeyi. Ellerimi cebime atıp geri çekildim. Onu arkamda bırakıp yürümeye başladım.
Hayatımın baharında sessizce ölmeyi bekliyordum. Bahar kışa doğru eserken tek dileğimi sundum Tanrı'ya; "Sadece biraz cesaret dileniyorum senden."
***
50.bölüm final. O sebeple biraz ağırdan alıyorum. Sevgilerle xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Teen FictionYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.