Şehri izlediği Fransız tipi balkonda bağdaş kurmuş otururken arkasında kalan yatağın yanında yere saçılmış biçimde duran defterin kapağına baktı."Ölüm daha kolaydır sevmekten; der ya Aragon,
Anla ki ölüme benzer sevmek."Hafifçe gülümseyip önündeki manzarayı izlemeye koyuldu. Şehrin en güzel otellerinden birinde, İstanbul'u izliyordu. Sonra gözü yanındaki kimyasal dolu yığına kaydı. Üstünde bilmediği latince isimler yazıyordu. Zaten pek de önemli sayılmazlardı, işini görsünlerdi yeterdi. İlaçlar ile kendisini yolun sonuna taşıyacak olsa bile daha önce pek çok yol denemişti; parası yetse yeterli dozda uyuşturucu almış ve ölmüş olacaktı, alkol aldığında her şeyi unutup iyi bir haleti ruhiye içerisine girmiş olmasa şimdiye çoktan huzura kavuşmuştu, kendini kesmeyi düşünse de bir türlü buna cesaret edememiş ve acısıyla başa çıkamamıştı. En iyisi bu kimyasallardı.
Arkadan gelen hafif dinledirici müzik ile oturduğu yerde sallanmaya başladı. En azından mutlu ölecekti, bunu biliyordu. Kafasını tekrar arkasındaki yatağa çevirirken elini de yanındaki kutulardan rastgele birine attı, gözlerini yatağın üstünde oturan çocuğa dikti.
"Bir ihtimal daha yoksa senin yüzünden." dedi yüzündeki gülümseme ile.
Sonsuz uyku onun için kaçınılmazdı.
****
1 hafta önce
Her şey yabancıydı. Sanki gecesi bile farklıydı şehrin. Eve yürüyordum öylece. Saatlerdir bilmediğim sokakları geziyor, bilmediğim yüzlere rastlıyordum. Arkamda varlığını hissettiğim bir çift insan vardı. Arada bir onların kızarmış gözlerine bakıyor ve tekrar evin yolunu hatırlamaya çalışıyordum.
''Pardon da Erkan kim?''
''Erkan dalga mı geçiyorsan benimle? Hiç sırası değil taşşak geçmenin!''
''Birader adım Egemen. Ne Erkan'ından bahsediyorsun sen?''
''Şaka mısınız lan siz?''
Tekrar tekrar o anları düşünüyordum. Sonrasında beni çeken Cem'i, benden çok üzgün duran ve sürekli özür dileyen Elif'i hatırlıyordum. Ve sonra ki saldırgan tavırlarımı hatırlıyordum. Sorduğum soruları hatırlıyordum.
''Ne oluyor amınakoyayım burada?''
''Elif sen söyle lütfen..''
''Yalvarırım, ne oluyor anlatın.''
''Lütfen..''
Aldığım büyük sessizlikler beni ürkütüyordu o anlarda. Aslında pek sessiz sayılmazlardı, biri ağlayarak cevap veriyor diğeri ise sadece suçluluk duygusuyla gözlerini gözlerime dikiyordu.
''Sorun yok, atlatacaksın''
Evet hatırladığım en net cümle buydu sanırım. Atlatacaktım ancak neyi?
''Geldik..' dedi arkadan bir ses. Donukça onu izlerken tanıdık apartman ile gözlerimi kıstım. ''Ama biz taşındık.'' dedim ona bakıp. Sadece elleri ile belimden destekleyip içeriye girmem için teşvik etti beni. Apartmanın tanıdık rutubet kokusu ciğerlerime dolduğunda buradaki son gecemizi hatırladım. Beni buraya tekrar geri getireceğine yemin edişini. Geri mi getirmişti? Sanmıyordum. İkinci kata çıktığımızda Cem kapıyı çaldı. Biraz geri çekildiğimde annem kapıyı hızla açmış ve bana sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Ghosts • boy×boy
Teen FictionYarım dolu bardakta yüzen iki hayalet, tek bedende iki ruh.