2. Bölüm: "Bir kızın odasına böyle girilmez, dostum."

795 58 34
                                    

Bölüm geçiş bölümü gibi bir şey olduğu için biraz kısa. Diğer bölümde artık taşlar yavaş yavaş yerine oturacak. Ayrıca ilginiz için de çok teşekkür ederim, her bir yorum ve oy geldiğinde kalkıp dans ettim sdjdhjk. Neyse, iyi okumalaar :D

"Eee sonra ne oldu?"

"Ne olacak, önemsememiş gibi yaptım. Sakinleşmek için dışarı bakarken diğer arabalardaki pili- aman işte, çocukları kestim. İki dakika kadar göz teması kurduğum kıvırcığı da piç operatörüm yüzünden kaybettim. O sırada bildirim paneline baktım ki, bir de ne göreyim? Sıçmık'ın karnı acıkmış! Eğer beni tuvalete götürmezsen mobilyalara işeyeceğim felan diye atar koyuyor bir de göt."

"Boşver ya önemseme şu salağı. Hem seninle uğraşmayı sevdiği için öyle yapıyor Beren, gerçekten bak. Yoksa Can öyle kötü biri değil."

Ebrar'a gözlerimi devirmeden edemedim. Söylediğinde tek bir gerçek olmamasının yanı sıra kıvırcığımı ve Sıçmık'ı da es geçmişti. Terbiyesiz. Hadsiz. Küstah.

"Ne olursa olsun ben bu durumdayken uğraşmaması gerekir, kıç kafa."

Ebrar da işaret parmağıyla alnımı dürterek "adamın doğasında var, kıç kafa," dedi. Elini ittirip "tabi tabi," dememle beynime ulaşan uyarılar dünyamı kararttı.

Tabi tabii, kim seviyo bellliii

"Beren?"

Can'ın sesiyle irkildim ve şarkımı yarıda bıraktım. Birden içeri girmişti ve bir eli de kapı kolunda duruyordu.

Ya hayır, belki içerde mahremiyetimle ilgili işlerimi hallediyorum? Beni öyle yakalamak çok hoşuna giderdi heralde ki böyle ikide bir içeri dalıyorsun, değil mi beyin mahrumu mal?

"Bir kızın odasına böyle girilmez, dostum." Ebrar Amerikan filmlerindeki artistik (biliyorsunuz canım ülkemde böyle deniliyor) adamlar gibi konuştu ve kollarını çapraz yaptı.

Ben de yataktan kalkarak yanına geçtim ve onun gibi kollarımı bağlayıp "ayrıca burası benim bölgem. Hemen uzaklaş buradan dost olmayam dostum," deyip kısık gözlerimi düşmanıma diktim.

"Tamam be, senin boklu bölgene kalmadım. Senin Ahver aradı. Seni görmek istiyormuş."

Ben tam konuşacakken Ebrar hislerime tercüman oldu. "O nasıl anlatıyon be? Senin Ahver seni görmek istiyormuş ne demek? Aboov manyaksın sen. Tamam çık hadi sevgilimi hazırlayıp aşağı indiririm ben."

Ebrar'ın aksanına gülümsemeden edemedim. Konuşma tarzını gerçekten seviyordum, kimseyi önemsemeden yöresel aksanla konuşan yaşlı teyzeler gibi şakıyordu. Ciddi durumlar hariç hep abuk subuk (bu arada "abuk subuk" yazmak çok değişik bir hismiş) konuşurdu zaten. Ebrar'ı Ebrar yapan buydu. Hep neşeli olmayı nasıl beceriyor bilemiyorum. Ben ne zaman mutlu olsam aklıma hayatımın kötü bir anı veya olabilecek tehlikeler gelir ve mutlu olamam. Ama tipik bir Ebrar hiç durmadan iki saat boyunca gülebilir. Bir kere iki ders boyunca gülmüştü de ordan biliyorum.

"İyi bir seçim yapmışsın Beren. Ebrar'dan başka kimse bakmazdı zaten sana."

Can'ın dediğini duyar duymaz Ebrar etrafına bakıp bir şeyler aradı. Sonra hemen yanında duran makyaj masasından (yanlış anlamayın, üstünde makyaj adına hiçbir şey yok ama ne yaparsınız, adı böyle) tarağımı aldı ve hiç beklemediği bir anda Can'a fırlattı.

Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: tarağım plastik, küçük olan bir tarak felan değil. Bayağı kafam kadar bir şey.

Ve bu da kayıtlara geçsin lütfen: Can'ın burnu ve alnı kanıyor.

******

"Çabuk olun arabada bekliyorum. Bir de bekletirseniz bu sefer olacaklardan sorumlu değilim, haberiniz olsun."

"Olacakların sorumlusu olabilmen için akli dengenin yerinde olması lazım zaten," diye mırıldandım. Abim arkamda ayakkabılarını giyiyordu ve biz de Ebrar'la ayakkabı seçmeye çalışıyorduk.

"Ne dedin sen?" Yuh be. Nasıl duydun sen onu?

İçimden anan dedim ama dışarı vuramadım çünkü 1) annem yanımızda dikiliyordu ve 2) malesef bu öküz başlı antilopla annelerimiz aynıydı. Ettiğim küfürler dönüp dolaşıp bana da etki ediyordu yani.

"Git klimayı aç geliyoruz dedim. Hava çok sıcak değil mi abicim?"

Can ağzında bir şeyler geveledi ve gitti. Annem ise bana sarılıp Ebrar'a yedek ilacımı verdi. Bende ilaç var deyip çantamda aradım ama bulamadım. Neyse, konumuz bu değil. Benim Ahver beni neden çağırmış onu da merak etmiyor değilim.

Ebrar'la arabaya gittik ve ikimiz de arka koltuğa yerleştik. Abim bize dönüp "iyice özel şoför bellediniz beni," dedi ama ben pür dikkat yüzündeki yarabantlarına bakıyordum. Seri katillerden farkı yoktu. Bana "ne var" anlamında başını sallayınca gülmemek için kendimi zor tuttum ve omuzlarımı havaya kaldırıp " demek ki bir kızın odasına böyle girilmezmiş dostum," dedim.

Ve ardından kafaya sert bir darbe..

(Ha bu arada, yarım saat öncesine gidersek.. Ebrar hamlesini yaptıktan sonra -itiraf etmeliyim ki fevkalâde bir hamleydi- abim de hamle yapmak için yanımıza gelip Ebrar'ın saçını tuttu ve bırakmadı. Öküzden hallice olan abim zarif olmadığı kadar da zayıf olan -ki Ebrar zarifliğin kelime anlamını bile bilmez- kızın saçına abanmıştı resmen. Neyse ki Ebrar'ın "aneey saçım gitti" çığlıkları sayesinde canım annem geldi ve benim yapamadığımı yapıp mitolojik hayvanı odadan çıkarttı. Sonuç olarak: abim yüzündeki mafya babası ifadesiyle ve bu ifadeyi destekleyen yarabandıyla geziyor.)

Bir sonraki bölüm 2-3 güne gelir. İyi/kötü yorumlarınızı ve oyunuzu eksik etmeyin lütfen!

Farklı TonlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin