Gecikme için çok çok üzgünüm, hem bayram hazırlıkları hem hastalık derken fırsatım olmadı. Beren gibi iğnelerden korkan biri olarak ağlaya ağlaya serum yedim felan dkdjdkd. Zaten salgın varmış büyük ihtimalle aranızdan hasta olanlar da vardır, geçmiş olsun diliyorum :d
Artık multimedya da koymaya karar verdim ve ilk olarak Beren'i koyuyorum, sizin kafanızda kim var bilemem ama ben böyle hayal ettim hep. İyi okumalar :ddd
Can odadan çıktıktan sonra, günlük kıyafetlerimden giyip aşağıya indim. Can salondaydı ve koltukta çok garip bir şekilde oturarak video oyunu oynuyordu. Beni görür görmez aceleyle kalktı, daha doğrusu kalkmaya çalışırken sırtüstü düştü ve hızlıca yanına gittim.
"Bir şeyin var mı?"
Yemin ederim tam bir melekim.
Omzunu ovuşturdu ve yüzünü buruşturup cevap verdi. "Ölüyom galiba."
"İyi. Ben çıkıyorum."
Telefon, kulaklık ve para alarak evden çıktım. Kapıyı arkamda bırakıp ilerlerken tekrar açıldı ve Can bağırdı. "4 saat sonra evde ol." Bir yandan da omzunu ovuşturuyordu.
Elimi tabi tabi der gibi salladım ve dilimi çıkardım. Yarınki iğne maceramı bir kenara bırakıp eğlenmeliydim, yarın elinden dondurması alınmış çocuk gibi ağlayacaktım. Hem Doğukan olduğu için de içim kıpır kıpırdı ve aklıma geldikçe sırıtmaya başlıyordum. Yalnız insanlar öyle bakıyorlardı ki, gülmek suçtu sanki. Bu yüzden olabildiğince hızlı yürüdüm ve Doğukan'ın beni alacağı durağa varmaya çalıştım. Atilla teyzesinde kalmış ve teyzesiyle Ebrar'ın evleri aynı sokaktaymış, orta noktada ikisi de bekleyecekmiş. Sabah bunu söyleyen bir mesaj almıştım.
Durağa vardığımda, Doğukan'ı arabanın içinde beklerken gördüm. Elindeki telefona odaklandığı için beni görmemişti. Fırsattan istifade, sinsice yaklaşarak telefonda ne yaptığına baktım. Mesaj yazıyordu ve yazdığı kişinin adı "Pasaklı"ydı. Çok seviyor beni, çok.
Hızlıca diğer tarafa geçip birden kapıyı açtım ve o irkilirken neşeli bir şekilde bağırdım. "Ben geldim!" Yerime oturup kapıyı kapattım.
Yüzünde her zamanki muzip sırıtış vardı. Arabayı çalıştırırken gözlerini yola çevirdi. "Tişörtünü sevdim."
Normal bir insan böyle bir durumda teşekkür eder tabii ki, ama ben normal bir insanım demedim ki.
Dalga geçerek cevapladım. "Eyvallah koç."
Doğukan'ın giysilerine baktığımda ağzımdan bir şaşırma nidası çıktı. İkimiz de aynı grubun tişörtünü giymiştik, farklı desenlerdi ama hemen hemen aynıydı. "Tişörtünü sevdim," diye taklit ettim onu.
Güldü ve evlere doğru yaklaşırken çekinerek konuştu. "Sana bir şey sorsam doğruyu söyler misin?"
"Büyük ihtimalle hayır," diye cevapladım. Çekinerek sorduğuna göre yine konuyu başka yerlere taşıyacaktı. Sıkılmadın mı ama Doğukan?
"Tamam, eğer cevabın hayırsa açık açık söyle ama eğer evetse hayır deme en azından."
Yüzümü buruşturdum. "Ne?" Heceleyerek anlatmaya başladı. "Sana bir soru soracağım, tamam mı? Anladın mı buraya kadar? Hah, işte o sorunun cevabı hayırsa hayır diyeceksin, evetse cevap bile vermene gerek kalmaz, anlarım ben. Tamam?"
Tekrar yüzümü buruşturdum. "Salak mıyız be, niye heceliyorsun?"
Kırmızı ışıkta beklerken ellerini direksiyondan indirdi ve sabır dilenerek dua etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Tonlar
HumorAsıl kız Beren'in ölümcül bir hastalığı olmasına rağmen kafasına takmıyor ve normal bir hayata sahipmiş gibi davranıyor. İyileşmek ve tedavi umrunda değil. Asıl oğlan Doğukan'ın da ölümcül bir hastalığı var fakat o tedavi için elinden geleni yapıyor...