28: "Burada bir cevap bulmalı ve acilen çıkmalıydım."

592 25 34
                                    

Doğukan aracılığıyla harekete geçirilecek planı öğrendiğimde kanım donmuştu lakin belli etmiyordum. Basitçe; mükemmel asistan parçamız Doğukan'ın peşini bir saniye bırakmadığından Doğukan'ınki oluyordu ve biz de onun takıklığından yararlanacaktık. Ama ben buradan çıkınca Doğukan'a tamamen sahip olma işini başarabileceğimi düşündüğümden, sabrediyordum. Beraber olup sonsuzlara uçacaktık falan.

Bana olan değişim de garipti aslında. Hayatım boyunca kimseyle bir yakınlık kurmayacağımı iddia ederek yaşamışken şimdi en uzak olduğum kız kesimi gibi konuşuyordum. Ama biliyorsunuz, atara geldim. Yoksa Berocan aynı Berocan.

"Şimdi," diye söze başladı Can. "Olay basit. Kızla bir-iki flört edeceksin, dikkatini başka yöne vereceksin.." biraz düşündü ve beden dili katarak devam etti. "Bu kadar."

Doğukan bana bir bakış atıp Can'a döndü. "Tamam ya, yapmadığımız iş değil sonuçta."

Buradan çıktığımızda o yüzünü dağıtmazsam neyim. Ciddili yapacağım, aşağıdaki satırlarda göreceksiniz. Benim de bir sınırım var yani atara getiriyorsunuz illa.

"Bir dakika," dedi Ebrar birden. "Bu kızı böyle mi götüreceğiz?"

Beni gösterdiğinde üstüme başıma baktım. Gerçekten, bu kılıkla nereye götürüyorlardı acaba beni? Neyse ki çok sevgili gang*imde bir kız var, o da olmasa bizi düşünen yok.

Can elindeki çantayı Ebrar'a verdi ve beni ayağa kaldırdı. "Acele edin," mırıldandı ve tekerlekli sandalyemi de hastanenin kenarına bıraktı. Sandalye de yalan olmuştu. Kısaca, sırf süs olsun diye fazladan eşya almıştık, maldık.

Tuvalette hızla giyindikten sonra üstümden çıkardığım kıyafet bozuntusunu da koridordaki boş bir odaya fırlattım. Hızla yürürken bile hiç ağrım yoktu, bu yüzden memnundum. Can'ın yanına tekrar ulaşmamız birkaç dakikamızı almıştı zaten. Kızıl da banklarda oturup elindeki karton bardaktan yudumlar alıyordu. Telefonuna dikkatini verdiğinden bizi fark etmemişti.

"Beyinsiz işte, kapının yanındaki banka oturmuş. Beyinsiz, beyinsiz, beyinsiz, beyinsiz."

Herkes bu halime güldüğünde "Gülünecek bir şey mi var?" diye çıkıştım. Ters tarafımdan kalkmış olmalıydım. Ya da ölmek üzere olmama verin, her türlü tepem atıyor işte.

Can bir süre sonra Doğukan'a işaret verdi ve bizi de görünmeyelim diye kulübenin arkasına sakladı. Düzen şöyleydi: kapının sol tarafında kulübe, ortada kapı, kapının sağ tarafında ise banklar. Birinci bankta da Kızıl.

Başlıyorduk.

Doğukan Kızıl'ın yanına oturdu ve direk başladı. Ben şimdi anlıyorum bu çocuğun neden sadece iki kişiyle çıktığını, piçlik hoşuna gidiyor.

"Üf abartma be Beren, çocuk senin için uğraşıyor."

Kaşlarımı çattım. "Sesli mi düşündüm yoksa olaylar adına mı konuşuyorsun?"

Banka dikkatini vererek konuştu. "Ne bileyim en son piçlik hoşuna gidiyor felan diyordun."

Alkışlayın, şimdi de kendimi ifşa ediyorum be.

Sol tarafımdaki Ebrar'dan gözümü ayırarak sağımdaki Can'a döndüm. Bana gülerek bakıyordu. "Ne var," dediğim anda o da bankta olanları izlemeye koyuldu. "Hiç." Mırıldandı.

Sinirle bir solukta konuştum. "Sıçarım hastalığına da size de Kızıl denen ucubeye de Doğukan'a da, bıktım bak hepinizi tekmeleyeceğim artık kafamı bozmayın benim, hastayız, biraz insaf be piç misiniz arkadaşlar, illa ki öküz gibi salya sümük ağlayalım mı burada-"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Farklı TonlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin