10. Bölüm: " Ahver The Esprilerin Polat Alemdar'ı."

504 38 40
                                    

Keyifli okumalar. Sondaki açıklamaya da bir göz atın lütfen :)

“İşte, konuya girmem için fırsat,” dedi Ahver gülümserken. Doğukan’ın delici bakışları tam gözlerime değerken zor da olsa, dinlemeye çalışıyordum. Hatta öyle ki bu bana iki gün öncesini hatırlattı; aynı pozisyonda oturup, aynı doğrultuda birbirimize bakıyorduk. Tek fark, karşılıklı koltukların sahipleriydi. Siz dışarıda kızlara boncuk dağıtırken ben buraya geldim ve hakkımlan yerimi kaptım Doğukan Bey. Ha ve ha.

Fakat karşı tarafa öylece bakarken yalnızca dinlemek işe yaramıyordu. Doğukan, başka kız olsa eriteceği bakışları benim üzerimde de uygularken Ahver’ciğime kulak veremiyordum. Bu yüzden gözlerimi Doğukan’dan çekip Ahver’e döndüm. O da bana bakarak konuşuyordu.

“Beren, her ne kadar yanımda farklı tavırlar sergilesen de normalde nasıl biri olduğunu kestirebiliyorum kızım.” Kelimeleri yavaşça telaffuz ederek Doğukan’a döndü ve devam etti. “İkiniz de dışarıdayken, eminim çok farklı bireylersiniz. Lakin bundan sonra, ikinizin de kendinizi kasmadan davranmanızı istiyorum. Nasıl arzu ediyorsanız öyle hareket edin. Hatta eğlenceli kılmak adına az önceki gibi espriler yapın, atışın. Bende yardım ederim, hor görmem ve esprilerle size katılmaya azmederim. Her neyse, birbirinizin sorunlarını bile bilmenizi istiyorum. Ve bir şey daha düşündüm: her gün burada, sırasıyla ortak bir probleminizi anlatın ve bende dinleyeyim. Karara varırız.” Arkasına yaslanarak rahat bir tavır aldı ve gülümsedi. “İlk problemimiz?”

Ahver’in dedikleri içimde öyle bir yer yapmıştı ki, okuldaki ilk günüm gibi heyecanlanmıştım. Okul yerine hastanede olmamız ve can attığım şeyin öğrenmek yerine tedavi olması dışında her şey normal görünüyordu. Sonuçta hayatım da normal değildi, düşüncelerimi umursamadım ve şu an için en olası problemimi bulmaya çalıştım. Aklıma okuldan başka bir şey gelmiyordu. 

Uzun zamandır bakmamaya özen gösterdiğim Doğukan’a döndüm. Bana bir şey ima eder gibi baktı ve o da Ahver’e döndü. “O zaman açılışı ben yapıyorum Ahver Amca.” Gözlerimin içine bakarak konuştu. “Beren’in abisi beni tehdit ediyor.”

Kaşlarımı çatarak şaşkınlığımı dizginlemeye çalıştım. Can? Yapardı, tamam da hangi ara?

En az benim kadar şaşırmış olan Ahver, Doğukan’a “niye?” dedi ve sorar gözlerle bana döndü.

İçinde bulunduğumuz durum bana dizilerdeki karakol sahnelerini hatırlatınca durdum ve Ahver’e karşılık verdim.

“Saf ve temiz, su gibi berraktır benim abim. Bu psikomanyak uyduruyor amirim.”

Doğukan şaşkınlıkla kollarını iki yana açtı. “Gelip bana açık açık baktığın yerlere dikkat et dedi!”

Gülme isteğimi bastırarak, işleri kızgınlaştırmak adına devam ettim. “Sende baktığın yerlere dikkat etseydin canım, etme bulma dünyası.” Sinirlenmesi için çok sakin bir ses tonu kullanıyordum. Evet, insanları sinir etmek favori aktivitem.

“Sen de bana bakıyordun ama?”

Ahver’in de burada olduğunu önemsemeden konuştum. Kendiniz olun demişti, öyle değil mi?

“Evet Doğukan, aşık oldum sana. O yüzden kaşlarımı çatarak sert bakışlar atıyordum!” Çok sesli olmasa da bağırıyordum.

Ahver tam araya girecekken Doğukan tatlı tatlı (adam gıcık ama yakışıklı, yapacak bir şey yok) gülümsedi. “Bence gayet mantıklı.”

Yine ben ağzımı açmış, konuşmaya yeltenirken Ahver ellerini havaya kaldırdı ve gözlerini yumarak konuştu. “Çocuklar, bu meseleleri sonraya bırakalım. Size gizliniz saklınız olmayacak, her gün bir sorununuzu halledeceğiz dedim. Karşımda oturup konuları başka yerlere çekerek, birbirinizi sinir edin demedim.” Gözlerini açtığında ikimizin de sakinleştiğini görünce rahatladı ve tutmuş olduğu nefesi serbest bıraktı. Doğukan sinirle bacağını ritim tutarak -puahahaha- sallarken bende çaktırmadan gülüyordum.

Farklı TonlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin