22. Bölüm - İkinci Part.

326 32 44
                                    

Başka bir oyuncaktan daha inerken Atilla bize söyleniyor ve Ebrar bize saldırıyordu. İkisi de sıkıntıdandı yani ama, herkesin bir duygularını belli etme tarzı var tabii.

“Beni eve götürün,” diye söylendi Ebrar.

Doğukan “Atilla’yla gidin,” dedi ve kolunu omzuma attı. Çok güzel, iyi, tamam da, öküz kadar kolun var Dodocuğum. İki dakikaya vefad olurum ben burda.

Atilla, Doğukan’ın sunduğu fikir üzerine “olur,” derken Ebrar “hayır,” diye cırladı. Eliyle Atilla'yı gösterdi. “Beni bunla gönderemezsiniz, gitmem. Yiyecek gibi bakıyor.”

“Gözler kalbin aynasıdır,” dedi Atilla yaklaşmaya yeltenerek ama ben olsam böyle bir şey yapmazdım. Şimdi Ebrar bir kafa atacak, görecek gününü cahil.

And surprise bitch, Ebrar kafasına tokadı bastı ve hışımla konuştu. “Sana da, senin kalbine de sıçarım. Uzak dur be!”

Atilla kafasını ovuştururken yine kahkaha atmakla ağlamak arasında sesler çıkarıyordu. “Tamam Ebrar,” dedi Doğukan yanımdan ayrılıp. Benim aksime kavgadan hoşlanmıyordu sanırım, bu yüzden Ebrar’ı sakinleştirmeye çalışıyor olmalıydı. Mal işte ne yaparsın.

Doğukan sakinleştirme işini tamamlamış olarak yanıma doğru gelirken yüzünde gün boyunca aklımı kurcalayan, daha önce görmediğim anlamsız gülümseme duruyordu. Anlamsız olduğunu düşünüyordum çünkü her zamanki muzip gülümseme değildi; ayrıca önceki gördüklerime de benzemiyordu. Bu daha çok masumane tarzda bir şeydi. Peki Doğukan masum biri miydi? Bilmiyorum ama eğer hep böyle gülümseyecekse kanabilirdim.

“Beren, telefonun çalıyor,” dedi hemen eski muzip sırıtışına dönerek. Olay, hayatımın özeti.

Telefonu cebimden çıkarırken konuşmaya devam etti. “Biliyorum dayanılmaz bir çekiciliğim var ama bu kadar da dikkatini verme bana be güzelim, senin de bir hayatın var.”

Karnına vurdum ve kim olduğuna bakmadan telefonu açtım. Açmamla beraber de Can konuşmaya başladı. “Kızım ben seninle ne yapayım, ne istiyorsun sen benden? Normalde mesajlara bakmayacak kız değilsin saniyesinde cevap vermen lazım hatta. İyi ki temiz kalpli bir çocuğum da sana izin verdim, yaptığına bak. Böyle mi veriyorsun karşılığını?”

“Can-” dedim konuşmaya çalışarak.

“Sus, konuşma. Benim saf zihniyetimi neden bana karşı kullanıyorsun? Eve bağlayacağım seni. Çıkama hiçbir yere, gör ebeninkini.”

“Senin saf zihniyetine tüküreyim Can. Karı kız gördüğünde gözlerin yuvalarından fırlıyor. Hem neyden bahsediyorsun sen?”

“Kaç tane mesaj attım haberin var mı?”

“Bir mi?” Göz devirdim.

“Evet. Ve sen cevap vermedin! Neyse n’apıyon.”

Doğukan bana ve telefona -sanki orda Can’ı görüyormuş gibi- bakarak iletişimimizi dinliyordu. Bu arada bir şeye dikkat verince acayip tatlı oluyor bu çocuk, kısık gözler felan. Isırası geliyor insanın. Kil mi gad!

“Hiç, Doğukan yanımda, oturuyoruz öyle. Ebrar’la uğraşıyoruz abi, sonra konuşuruz yine.”

“Tamam. Seni sevmiyorum.”

“Bende seni sevmiyorum.”

Telefonu cebime geri tıkıştırdım. Bu arada Ebrar ve Atilla’nın iki bank ötede sakince bir şeyler konuştuğunu görmemle gözüm yaşardı. En iyi arkadaşım insan gibi davranmayı öğreniyor, yabaniliği bırakıyor. Biraz geç ama olsun.

Farklı TonlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin