24: "Merak etme bu sefer seni hırpalamayacağım."

312 27 30
                                    

Sıcak su başıma, ordan da vücuduma doğru nüfuz ederken tek düşündüğüm yarınki ilaç maceramdı. Kafede bir saat daha geçirdikten sonra dağılmıştık. Ben annemin arabasına binerken de Doğukan şaşırtıcı bir şekilde bana sarılmış ve kelimenin tam anlamıyla zırvalamıştı: "Özür dilerim, yarın için endişelenme, yanında olacağım, zaten basit bir iğne, seni iyi yapacak, bana güven,"... Bu tip saçmalıklar. Basit bir iğne olduğunu bende biliyordum, psikologlara göre beyinle ilgili bir şeydi bu. Yıllar içinde beni usandırmış ve fobi haline gelmişti. Ama insanların bunu anlamaması, beni teselli etmeye çalışması sinir bozucuydu.

Uzanıp musluktan suyu kapattım ve havluma sarındım. Sevimli ineklerin olduğu pijamamı da giydiğimde saat 8'i geçiyordu.

Telefonumla oyun oynarken kapının dışından ses geldi:

"Mükemmel abin içeri giriyor Beren, hazır mısın?"

Yüzümü buruşturdum ve mırıldandım. "Siktir git be."

Kapı birden açıldı ve Can göründü. "Terbiyesiz."

Hemen kapıyı kapattı ve yatakta yanımda uzandı. Nedense bugünlerde pek bir iyiydik.

"Bu Doğukan neymiş be," dedi tavana bakarken.

"Neymiş?" İnsan bir nasılsın felan der ama hayvan işte, direk konuya giriyor.

"Annem anlata anlata bitiremedi, babam bile, bak babamdan bahsediyoruz: Babam bile iyi yorum yaptı! Saçmalık."

"Şeyi anlattı mı annem," dedim bugünü kastederek.

Can değişik bir onaylama sesi çıkarınca güldüm ve dönüp elini buldum. Ebrar veya annem veya Can yakınımda olunca hep elleriyle oynuyordum, tik gibi bir şeydi. Parmaklarını birbirinden ayırıp birleştiriyordum, eklemlerinden büküp geri eski haline getiriyordum.. Çok eğlenceli! Yeni el hedefim de var tabii: Doğukan. Bu arada el fetişim felan da yok, sadece eğleniyorum. Anlayamazsınız.

"Kırma parmaklarımı," dedi Can eline acıyan gözlerle bakarak.

Ben eliyle oynarken tekrar konuştu. "Yarın seninle geleceğim."

"Gerek yok," sesli harfleri uzatarak mırıldandım.

"Emin misin? Yanında benim olmam daha iyi olur bence."

"Hayır, olmaz. Kimseyi istemiyorum."

"Ne zaman olacakmış?"

"Doğukan'la tedavi olduktan sonra."

"O seninle kalacak mı?" dedi bana dönüp.

"Kalacağını söyledi ama kalmayacak."

Geri önüne dönüp güldü. "Manyak."

Ben eliyle oynarken devam etti. "Ya aslında, Doğukan'ın açısından bakıyorum da harbiden iyi çocuk. Peşinden çok koştu ve hala koşuyor. Bir de konu sensin yani; inatçı, sinir bozucu, ama her zaman kendine çeken sen. Kolay değil," dediğinde güldüm. Haklı olabilirdi, Doğukan gibi bir çocuk benim gibi birinin neden hala peşindeydi, bende bilmiyordum. Muammaydı.

Can kendi de güldükten sonra tekrar devam etti. "Bunu diyeceğimi hiç düşünmezdim ama belki de zamanı gelmiştir Beren. Bazen çok beklemek de sıkıyor. Ne bileyim işte, Doğukan ve sen beraber olduğunuzda çok daha pozitif bakabilirsiniz hayata mesela. Hatta ailenizden başka tutunacak bir dalınız olur. Ve bu duygu o kadar iyi hissettiriyor ki malcığım. Ben ilk defa Seren'de fark ettim bunu. Çok oyalanmaya gerek yok bence, çocuğu da kendini de sıkıyorsun. Akışına bırak biraz."

Can'a pörtlemiş gözlerle baktım ve gerçekten bunları demiş mi diye test ettim. Can'ın böyle şeyler söyleyecek olması çok saçmaydı.

Bu halime güldü ve yataktan kalktı. "Ben diyeceğimi dedim, bundan sonra sadece dikkatli olmaya bak ama kendini de kasma. Hiçbir şey senden önemli değil."

Farklı TonlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin