Her insan kendi kalbinin esiridir. Kimisinin kalbi sevgi doludur. Her zerresi çiçek bahçesi. Baharın vücut bulmuş halidir. Merhametin ev sahipliği yaptığı kalbin misafiri sevgidir, aşktır, saygıdır. Aldığı her nefeste huzur solur. Vücuda yayılan her kan damlası daha zinde tutar insanı. Tüm vücuda kalpten yayılan sevgi sirayet eder. Ne birine kin güder, ne de nefret eder. Kendine yasaklamıştır bir kere.Kimisinin kalbi ise cehennem ateşidir. Her yer yangın, ateş topu. Karanlık dört kapılı odasını sarmıştır bir defa. kurtuluş yoktur. Siyahlara bürünen evin sahibi intikamın misafirleri kin, öfke, kibir, egodur. Kendisinden başka kimseyi düşünmez o kalp. Her yanı simsiyahtır. Kendi karanlığı ona gün ışığı gibi yansır. Çoğu zaman düşünür insan kurtuluş yolunun olup olmadığını. cevabı hep yalnış yerde arar.
Dedik ya cehennem ateşidir diye. Her sorduğu soruya kalbi değil, şeytan cevap verir. 'Benden kurtuluşun yok. Bir defa cehenneme geldin, bir daha çıkamazsın. Attığın her adım seni karanlığa sürükleyecek. Gün geldiğinde kendi karanlığında yok olacaksın.' Aldanır insan şeytanın katran karası sözlerine. Oysa bir defa Allah derse kalben kurtuluşa erecektir. Simsiyah evi masvami huzura boyanacktır. Bunun farkında değil insanoğlu ne yazık ki.
Kendi boğulduğum karanlığımdan aydınlığa çıkma zamanı gelmişdi. Gözlerimi açtığım zaman beyaz tavanla karşılaşmam uzun sürmedi. Ne çok zaman geçdi gözümü beyaz tavana açmayalı. Ah küçük kız ne acılar çektin bu dört duvarın arasında. Kimsesiz, sessizce döktün gözyaşlarını sırf kardeşlerin hastalığını bilip de senin için üzülmesin diye. Üzerinden daha 5 ay geçmeden kimsesiz kaldın. Yeniden aynı acıların bin katını çektin öğrendiklerinin ağırlığı altında.
Geçmişin tozlu sayfalarından açılan kapıyla sıyrılıp benden izinsiz akan gözyaşlarımı kuruladım. Sanırım kapalı alanda kaldığım için bayılmışım. Çok küçüktüm sabahtan akşama kadar dolabın içinde kapalı kaldığım zaman. Çocuk aklı işte bulamasınlar diye saklanmışdım. Gerçekten bulamadılar, ya da bulmak istemediler bilemem.
"Geçmiş olsun hanımefendi iyi misiniz?"Değilim. Hastane odası iyi gelmedi bana. Geçmişim yeniden kendini hatırlatmak için gün yüzüne çıktı. Dayanamıyorum artık.
"Teşekkür ederim iyiyim. Hastaneye siz getirdiniz sanırım." Ah ne büyük yalan şu 'iyiyim' kelimesi. Her harfine bnlerce acı ve bin yalan saklıdır. Görmeyi bilen anlar sadece o yalanı.
"Evet ben getirdim. İyi olduğunuzu görmeden gitmek istemedim."
"Yardımınız için teşekkür ederim. Zahmet verdim size de. Beklemişsiniz kusura bakmayın gece gece rahatsız ettim sizi." Mahcup olmuştum tanımadığım adama karşı. Bu zamana kadar beklemiş. Bir başkası olsa belki de orada bırakıp çekip gitmişdi, ya da bu saate kadar beklemezdi.
"Önemli değil Eda hanım. İyiyseniz çıkalım."
"Teşekkür ederim. Ben rahatsızlık vermeyeyim. Kendim giderim."
"Peki siz bilirsiniz. Tekrar geçmiş olsun."
"Sağolun." Hıh gitti adam. Aman yanımda kalacak değil ya. Buraya kadar getirmiş orada bırakmamış önemli olan o. Birden kapı çaldı, 'gir' diye seslendim içeri Mert girdi. Senin burada ne işin var acaba?
"Eda nasılsın? İyi misin? Neyin varmış? Neden bayıldın?"Aha kesin Şefikayla bir akrabalığı var. İki saniyede taramalıya bağladı. Bir de kadınlara derler.
"Mert biraz nefes al ve tek tek anlatacağım ama ilk önce hastaneden çıkalım hadi." Burada kaldığım her saniye boğuluyorum. Nefes almak bile güç. Ne kadar kaçarsam kaçayım her zaman peşimden gelecekler. Kaçmak yerine olduğum yerde bekliyorum ama yine de gitmiyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...