Eda'nın anlatımı.
Gitmek istersin bazen. Tüm kalışlarına inat uzaklaşmak her şeyden, seni var eden ama aslında aldığın her nefeste seni yavaş yavaş tüketen her şeyden gitmek. O kadar kolay gelir ki, 6 harften ibaret bir kelime. Ah oysa ne kadar ağırdır. Gidemeyeceğini bile bile yine de bir adım atarsın. Derin bir nefes alacağını bilerek umutla bakarsın yarına. Aklında güzel bir sonun başlangıcı vardır. Gitmek vardır.
En acsısı ise bir gece ansızın aldığın kararı bir sabah uygulayamamak olur. Sabah gözlerini açtığın zaman gideceğini hatırlarsın önce. Başlar toparlanmalar. Sessiz sessiz akan gözyaşlarına karışan bir hıçkırık sesi doldurur kimsesiz kalmış odayı. İnce bir tebessüm şekillenir dudağında. Gerçek bir gülümsemeden çok uzak, kırık dökük bir tebessüm. Seni senden iyi tanıyan dudakların bile kırık dökük bir tebessüm sunar sadece sana. Sen farkında olmasan bile ben farkındayım dercesine.
Yine de kendine inat başlarsın toparlanmaya. Önce bir bavul, bir bakarsın iki, üç olmuş ama tüm eşyaların hala yerli yerinde duruyor. Hangi eşyana elini uzatsan acılar toplanır. Mesela giyindiğin bir elbiseye elini uzatırsın, gözlerinin önüne onu giyindiğin zaman yaşadıkların, çektiğin acılar gelir. Hepsi birer birer sessizce toplanır. Ve bir bakarsın topladığın sadece yaşanmışlıklar ve yaşayamadıklarındır. Öylece baka kalırsın.
Bütün her şeyi orada bırakıp çıkarsın. Onları alırsan yanına gidemeyeceğinin farkındasın çünkü. Kendin için büyük bir adım atma zamanıdır. Nereye gideceğini bilemeden öylece yürürsün adım adım kendine doğru. Ve başarırsın gitmeyi. Kendini orada bırakarak. Yeni bir sayfa açmışsındır. Yeni bir şehir, yeni bir ev tam istediğin gibi. Yeni evine ilk adım attığın zaman seni ellerinde hediyelerle karşılar şimdiye kadar kaçmak istediklerin. O an farkına varırsın gitmek diye bir şey olmadığının. Gittiğini sanırken vardığının farkına varırsın.
Yavaş yavaş Şefika'dan ayrıldım. İyice meraklandım sürprizi neymiş? "Hayırdır kuzum Dergahtan hangi sürprizle geldin acaba?" gözlerimi kısmış merakla bekliyordum cevabı. Ondan normal bir cevap gelmeyeceğini bilsem de, sordum yine de.
"Aşk olsun kuzum ya ben sana güzel bir haber vermek için buralara geleyim senin yaptığına bak. Hıh." Bu şimdi bana trip atmış oldu.
"Aaa kim? Ben? Oy oy benim aşkım bana küsermiymiş. Kıyamam ben sana." Şaka yaptığını ikimiz de iyi biliyoruz ama yine de şakadan bir şey olmaz diye sataşmayı da bırakmıyoruz.
"Hıh bana ne söylemeyeceğim." Hah omzunu da silktiyse tamamdır. Trip atmalar başlamıştır.
"Tamam kuşum demedim bir şey. Söyle sürprizini" Sokak ortasında daha fazla şakayı uzatmak istemedim. Nedense izleniliyormuş gibi hissediyordum.
"Tamam ya bir tripte attırmıyorsun. Neysem gelelim güzel habere. Ben buraya bir haftalığına gelmiştim ya," Bakalım altından ne çıkacak.
"Evet bir haftalığına geldin de bunun sürprizle ne alakası?" Beni nasıl meraklandıracağını iyi biliyor. Hoş pek merkalı birisi değilim ama konu Şefika olunca meraklanmadan olmuyor.
"Şu alakası canım, bir hafta değil şimdilik bir aylık burdayım." Hıh bir ay mı dedi o? Bildiğimiz 30 gün olanından.
"Neeeeeee. Sen ciddi misin?"
"Kulağımın dibinde ne bağırıyorsun be sağır oldum. Bir de bana der. Ve evet ciddiyim. Az önce ne demiştin?"
"Ne demiştim?" Cidden ne demiştim ben ya?
"Dergahtan hangi sürprizle geldin dedin ya sürprizim buydu canım. Dergahtaki bir el yazma benim burada kalmamı sağladı." Hııı bak bunu beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomantizmHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...