Merhaba arkadaşlar. Bu defa başa duyuru yazıyorum. Menfa benim ikinci kalem tecrübem. Benim için de yeri çok ayrı. İki kitap birbirisi ile bağlı.
Mert karakteri Menfa kitabının ana karakteri. İki kitabı sadece Mert birleştirmiyor. Şefika orada da bilmeden varlığından haberdar olduğu, ama kim olduğunu bilmediği birisine bilmeden yardımcı olacak. Geri kalanını söylemiyorum. Onu kitaba saklıyorum. Keyifli okumalar.
-------------------
Şefika'nın anlatımı.
Hayat her zaman bir ikilem üzerine kuruludur. Bir yanın her şeyi arkanda bırakıp gitmek ister, diğer yanın her şeye inat kalıp savaşmak. Kendi içinde büyük bir savaş içinde kalırsın. Kim kazanırsa kazansın, yine de mağlubu sensin bu savaşın.
Hani bir soru vardır ya, gitmek mi zor, kalmak mı? Bu sorunun cevabı insanlara göre değiştiği gibi girdiğin savaşın kazananı da değişir. Ben kalmayı değil, gitmeyi zor bulanlardanım. Bana göre kalmak kolay. Anılar sende kalır. Onlara sığınarak belki bir gün döner diye beklersin. Onun sana bıraktığı onca hayal sana ayağa kalkmak için umut ışığıdır.
Gitmek daha zordur. O raddeye gelene kadar sürekli kendinle bir savaş halindesindir. Gidersem ne değişecek? Gidebilir miyim? Ayaklarım gidiş yoluna adım atar mı? Nasıl ayağa kalkacağım? Gittiğim sokaklar bana yine onu hatırlatacak mı? Baktığım her yüzde onu görecek miyim? Onsuz ben ben olacak mıyım? Ve bunun gibi bir sürü soru daha aklının en ücra köşesinden çıkarak karşında dayanır.
Tüm bu sorularla savaşırsın ilk önce. Verdiğin her cevap başka bir soruyu doğurur. Bu zincirle baş etmeye çalıştıkca bir bakarsın sol yanın kırılacak bir parça daha bulamaz hale gelmiş. Bunu anladığın an tüm yalnızlığı, tüm hayal kırıklığını, tüm anıları, tüm acıları sırtına bir kambur gibi yükleyip kendini geride bırakarak gidersin.
Seni yargılayanlar 'Giderek her şeyi yıkıp gitti, seni burada böyle çaresiz bıraktı.' Ve bunun gibi daha bir çok cümle kurarak devam ederler yargı mahkemesine. Bilmezler ki, gidişin kavurucu ateşi yolcuyu kül eder de dumanı tütmez hale getirir. Siz gitmeyi bu kadar kolay sanırken, hangi kazanmaktan, hangi savaştan bahsediyorsunuz?
Kaçmak istiyorum kendimden. Geçmişimin tozlu sayflarında tutklu kaldığım için utanıyorum. Karşıma çıkan herkes aynı sanıyorum. Beni tanımadan yine benimle para için iletişim kurduklarını sanıyorum. Belki de bu yüzden birileriyle sosyal medya üzerinden iletişim kurmayı, ya da yeni birileri ile tanışmayı sevmiyorum. Zihnimin oyununda yenik düşüyorum.
Yıllardır özlemini duyduğum şehirdeyim. Buraya gelirken bile kendimle yüzleşmekten korkmuştum. Rüyalarımın boşuna olmadığının da farkındaydım. Enes'in evinde kaldığımız zaman da görmüştüm bir rüya. Uyandığım zaman fark etmiştim Enes'in tutmunu. Ve yine korkan ben kaçmayı tercih ettim. Bu güne kadar.
O kadar farklı bir insan ki, söylediği tek kelime binlerce cümleyle eş değer. Öyle süslü laflar söylemedi ama dediği tek bir cümle ile benden izin istedi. O an çok düşündüm. Hayır desem sönük kalacaktı. Onun beni anlayacağı şekilde hayır dedim. Dilim dedi, ama kalbim hala bana karşı isyanda. Büyük savaşın ortasında yalnız kaldım.
Kazanmak ve kaybetmek diye bir şey olmadığını ben biliyorum, ama kalbim ben kazanacağım diye bana karşı büyük bir cephe aldı. Kalbim kazanmadan durmayacak, ama ya ben? Ah kalbim, bunca yıl sessiz atarken neden şimdi bu hale geldin? Kendi düşüncelerime dalmışken Sille çayına vardığımı anlamam uzun sürmedi. Evde dayanamadığım için sokaklara çıkmıştım. Belki yürüyerek düşünürdüm. Benim gibi kendisini buraya atan birisi daha varmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...