3 gün sonra..
Şefika'nın anlatımı.
Bilinmezlik.. Tek kelime. Seni zamanla tüketen, boşluğa savrulmanı sağlayan tek kelime.. Ne ireli bir adım atabiliyorsun, ne de geriye. Öylece olduğun yerde soluğun kesiliyor.
İçinden dualar edersin 'Allah'ım ne olur bitsin artık. Dayanacak gücüm kalmadı. Aldığım her nefes bir ateş gibi yakıyor tüm benliğimi. Her gün kaybediyorum birer birer kendimi. Senden başka sığınacağım yok, ne olur geri çevirme kapından beni.' Duanın ne zaman kabul olacağını bilmeden devam edersin yakarmaya.
İçinde yeri dolmayan bir boşluk oluşur. Ne yaparsan yap asla dolmaz. Çaresizliğin son noktasında beklersin gelecek bir umudu. Bilirsin çünkü gecenin en karanlık anında doğar güneş. Tıpkı şiirde yazıldığı gibi
'Ahi ente hurrun vera essudûd
Ahi ente hurrun bitil kel uyûd
İza künte billahi müstağsima
Femaza yedîru ke keydül abid'Kardeşim sen özgürsün
Kardeşim sen prangalara vurulsan da özgürsün
Sen Allah'a bağlandığın zaman
Sana kölelerin tuzağı ne zarar verebilir ki.Şehid Seyyid Kuttub
Tam da en karanlık anda yankılanır kulaklarında. Mısralar içinde dolmak bilmeyen boşluğu teker teker doldurmaya başlar. Aklına gelir Mısır'da yaşananlar. Tutamazsın akan yaşlarını. Senden izin almadan şehit edilmiş nice canlar için akar. Akan her damla bilinmezliği söker atar.
Onların nice bilinmezlik ile savaştığını bilirsin. Aileleri için endişelendikleri kadar kendi canları için endişe duymadıklarını bilirsin. İnsanları zulümden kurtarmak için kendilerini hiçe saydıklarını hatırlarsın. Sonra bir ses yankılanır kulaklarında, sana umudunu, yaşamını geri veren bir ses. Silkelenerek toparlanıp kalkarsın ayağa. Beklenen Fecr doğmuştur kalbinde.
"Gitme zamanı geldi ha?" Zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Geçmez dediğin yaraların iyileşmesini farkında olmadan izliyorsun. Diyorlar ya 'zaman tüm yaraların ilacı' diye. Aslında hiçbir zaman yaşadığın acı geçmez. Sadece o acıyla nasıl yaşayacağını öğrenirsin. Zaman sana sadece bunu öğretir. Bazen ağır gelir yaşadıkların. Tutunacak dalın kalmadı sanırsın. Ama bir bakarsın farkında bile olmadan tutunmuşsundur.
"Malum üniversiteler açılıyor. Aslında çok bile kaldım. 1 eylülden üniversitede olmam gerekiyordu ama hocam izin verdi. Öğrencilerimi de özledim. Burada misafirim hocam. Misafirliğin kısası makbul." diyerek gülümsedim. Dilim öyle dese bile, burada misafir olmadığının farkındaydı ruhum. Yıllardır özlemini çektiği huzuru bulmuş, ait olduğu yerdeydi. Şimdi gideceğinin farkında olduğu için bir telaş içinde. Aslında gitmenin değil, yeninden dönmenin telaşında gitmeden.
"Misafir 15 dakika değil miydi?" Hıh benim lafımı bana satıyor beyefendi.
"Bu cümle bana nereden tanıdık acaba? Sanki benim lafımdı ama neyse." diyerek Enes'e baktım ama beyefendi eğmiş başını gülümsüyor. İlk defa baktı gözlerime korkmadan, çekinmeden. Aslında kaybetmekten korktuğu için baktı. Cehennemine odun olacağımı bile bile baktı. Canını yakacağımı bile bile birlikte yanmak için baktı. Ben seni nasıl yakarım be adam?
"Diyorsun." Yüzüne baktığım da ilk defa bu kadar farklı göründü. Kendi kabuğuma o kadar çekilmişim ki, etrafımda olan biten hiçbir şeyi görmemişim. Benden birisine sevgili olmaz. Kimseye o tür yaklaşamam. Geçmişin acı tozları geleceğe hep engel. Nereye gidersen git bir gölge misali peşinde. İlk defa kalbim aklımın önüne geçerek bir şans verdim. Yaraların iyileşme zamanı geldi sanırım. Bu defa kalbim bir el uzattı, mantığıma dur diyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomansaHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...