Eda'nın anlatımı
Bir zehirdir gözyaşı. İçini yakıp kavuran, seni olmazlara sürükleyen bir ateşin somut halidir. İçinde tuttukca zehir gibi tüm organlarına yayılır. En sonunda kalbine ulaşır. Son durağa gelmiştir artık. Kaçacak bir yerin kalmamış. Ağır gelir kalbe gözyaşının zehri. Dayanamaz, feryat edip seni uyandırmaya çalışır. 'Yıkımın büyük olacak, kendine gel' diye avazı çıktığı kadar bağırır. Unutmuştur oysaki, zehrin kulaklara ilk önce ulaştığını. Kimse duyamaz kalbin feryatlarını. Ağır ağır ölümünü bekler.
Tam bitti dediği an yeniden başlar. Farketmiştir ruhu ölümün ağır sessizliğini. Her zerresi karanlıkla kaplanmadan önce tutar kalbin elinden. Gözler ile anlaşır önce. Zehri dışarı akıtmanın yolunu bulmuştur artık. Gözyaşları seve seve kabul eder ruhun davetini. Canının bu kadar yanacağını bilemeden zehri dışarı akıtmak ister. Geçtiği her yeri ateşe veren zehir itiraz edemeden kendisini bedenden temizlenirken bulur.
Feryat figan eder, direnir gözyaşına. Onu ikna etmek için tatlı yanını gösterir önce. Ama ruha verdiği sözden geri dönmeyen gözyaşı inanmaz zehre. Gerçek yüzünü ortaya çıkarır zehir, gözyaşını yaka yaka kurutur. Tatlı su tuzlu suya çevilerek geçtiği her yeri yakar. Hele bir de soğuk hava ile temas ederse, acının şiddeti daha ağır olur. Dayanamaz insan, yüzüne çarpan ayaza. Oysa canını yakan rüzgar değil, içinde biriktirdikleridir. En yakınım dediklerinden aldığı darbeler, sırtına yediği hançerler, sevdiklerinden gelen ihanetler ve daha bir sürü şey. Dayanamaz artık kalbi.
Hayata yeniden başlamak için yeni bir sayfa açması gerekir. Evet kalemle karalanmış bir sayfanın üzerine beyaz bir sayfa açarsan, altta kalan safadan kirli görünür. Ama bu sayfaya güzel anılar yazılmayacağı anlamına gelmiyor. İnsan isterse, hayatına sadece fazlalık olarak dahil olan herkesi ve her şeyi atar. Geride bırakır tüm yaşanmışlıkları, acıları ve anıları. Yeter ki, seni üzen insanlardan uzak olmayı ve kalbini temiz tutmayı iste. Zehir gibi olan insaları hayatından uzaklaştırmak zor değil. Asıl zor olan zehrin farkına varmaktır.
Gece eve geç gelmiş, biraz da Şefika'yla sohbet ettiğimiz için geç uyumuştuk. Sabah kafamda alarm yerine konuşan bir adet Şefika'yla şimdi ayaktayım. Sabah kahvaltı yapmayan ben şu bir kaç günde kahvaltı yapıyordum. Sonra midem ağrıyor gün içinde ama arkadaşımı kırmamak için bir şeyler atıştırıyorum. Bu sabah uykulu olduğum için hiçbir şey yemedim, kahve iyi geldi. Üzerimi değişip evden çıktım. Mertin sınavı olduğu için gelmemesini söylemiştim. Taksiye binip şirkete gittim.
"Günaydın Sanem. Nasılsın? " Her sabah nasıl enerjik oluyor anlamış değilim.
"Günaydın Eda hanım. Ben iyiyim de siz pek iyi görünmüyorsunuz" O kadar belli oluyor ha. Ne yapayım canım uyumayı seviyorum, geç uyuyunca da gün içinde ceset gibi dolaşıyorum.
"İyiyim. Ama uykusuzum. Şöyle bir kaç ay hiç uyanmadan uyusam anca kendime gelirim --" Yine mi ya? Ben neden bu adama hep rezil oluyorum. Kim mi? Doğru tahmin Berk bey. Koridoru dolduran bir kahkaha atıyor. Bu adam her güldüğünde kendimi rüya görüyor sanıyorum. Hala inanamıyorum bu adam gülebiliyor. Kesin ikizi falan var bunun. Sıra sıra geliyorlar şirkete. Yoksa bu adam kafayı sıyırdı.
"Kendini yormasaydın Eda şöyle bir kaç yıl uyusan anca kendine gelirsin gibi duruyorsun. Arasaydın izin verirdim o kadar gaddar bir patron muyum canım cık cık" Ağlayacağım ama ya, hala gülüyor.
"Dalga geçmeyin ya, ne yapıyım canım arkadaşım gelmiş bir kaç güne gidecek azıcık hasret gideriyim. Ayrıca akşam yemekten geç çıktığımızı hatırlatmama gerek yok sanırım." Hala gülüyor ya..
"Bir şey demedim canım. Hadi bu gün iyi günümdeyim erken çıkabilirsiniz ama bir şartla" İki kaşımı "nedir o" der gibi kaldırdım. Anlamış gibi devam etti konuşmasına
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...