Berk'in anlatımı
Hayat kimilerine kolay kimilerine zor. Herkesin hayatı kendisine zor aslında. Bize kolay gelen bir hadise bir başkasını hayata küstürebilir, ya da tam tersi olabilir. İnsan sadece kendi yaşadığını bilir. Kendi duygularından emin. Kendi hisleri üzerine konuşabilir.
Bazen de susmayı seçer insan. İçinin avaz avaz haykırışlarına rağmen susmayı seçer. Yüzüne kondurduğu naif bir tebessüm içinde kopan fırtınaları anlatır gibi. Yüzüne gerçekten bakmayı bilen her insan farkına varır. Neden mi? Çünkü herkes yüzüne taktığı maskenin altına gizler her şeyi. Bu yüzden bir başkasının gözlerinin içine dikkatli bakamaz. o gözlerde kendisini görür. Bir ayna misali her şey yüzüne çarpar.
Acı bir yaşam biçimidir aslında. İnsanın acı eşiği ne kadar yüksekse o kadar direnir hayata. O kadar sağlam basar adımlarını yere. Düşerse kendisinen başka tutunacak bir dalı yoktur çünkü. Ya düştüğü yerden kendisi kalkacak, ya da boş bir hayale kendisini kaptırıp oradan asla kalkamayacak. İnsan düştüğü yerden kendisi kalkamazsa, bir başkası onu asla kaldıramaz. Kendi doğrusunu, yanlışını görmeden de bir adım atamaz. Atacağı her adım yarım yamalak olur. Daha da tökezler, daha da düşer. Bir başkasının doğrusu senin yanlışın, senin doğrun ise başkasının yanlışı olabilir. Bu yüzden acılarının elinden tutarak kendin yürümeyi öğrenmelisin.
Ben.. Kolay bir hayatım olmadı hiç. Annem bile diyemeyeceğim bir kadın yüzünden tüm hayatım üzüntü ile geçti. Gözümü ne zaman kapatsam o anı yaşadım hep. Babamın yanında bile içten gülemedim. Mutluluğu yasakladım hep kendime. Babam gülmüyorsa, ben de gülemem dedim. Hep bir maske taşıdım. Ta ki onunla tanışıncaya kadar. Hiç beklemediğim bir anda yüzümdeki maskeyi çıkarmışta haberim olmamış.
Yüzündeki o içten gülümseme insanı başka bir aleme sürüklüyor. Tarifsiz bir güzelliğe sahip. Tüm kelimeler ona gelince intihar ediyor. Ama o tebessüm bir tek bana gelince soluyor.. Çok kırdım kalbini. Bir başkasının suçunu ona yükledim. Onun farklı olduğunu anlamadım. Anladığım zaman çok geçti. Şimdi bir uçurumun kenarındayım. Ya onu tamamen kaybettim, ya da küçük bir şansım var bilemem.
Koskoca iki gün geçti. Kalbini kırdığım iki gün. Aramaya cesaret edemedim. Hoş arasam ne diyecektim ki? Ne denirdi ki? Sabırla bekleyecektim onun bana içten tebessümünü. Bekledim sabırla. Bir çiçek kışın zemheri soğuğundan sonra baharı beklediği gibi bekledim.
"Sanem Eda hanım geldi mi?"
"Hayır Berk bey henüz gelmediler" Neden bu kadar geç kaldı ki? Hiç gecikmezdi oysa. Başına bir şey mi geldi acaba?
"Tamam Sanem çıkabilirsin. Eda hanım gelince haber ver."
"Peki efendim".
Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım ta ki Sanem çıkacağını söyleyinceye kadar. Bu saate kadar Eda gelmemiş arasam da telefonu kapalıydı. Arabama atlayarak Eda'nın evine sürmeye başladım. Biliyorum belki kapıyı açmayacak, Yüzüme bile bakmayacak, olsun. Hakkı da var çünkü. Yine de şansımı denemek istedim. Beklediğim gibi açmadı. Ben de açıncaya kadar zili çalmaya devam ettim. Ta ki üst komşusunun dünden beri eve gelmediğini söyleyinceye kadar.
Eve gitmemiş. Eve gitmemiş.
Nerede? Nereye gider? Kime gider? Kim... Mert..
Bir kaç çalıştan sonra "Mert ben Berk Eda senin mi yanında?" Bodoslama daldım ama hoş beş edecek durumda değilim kimse kusura bakmasın.
"Hayır Berk bey en son dün sabah gördüm kendisini. Kolumdan dolayı şirkete taksiyle gidip geliyor. Bir sorun mu var?" Nasıl ya peki bu kız nerede burada kimsesi yok ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...