Kırık dökük

74 83 5
                                    

Şefika'nın anlatımı

Hayat bir penceredir aslında. Kimi zaman açan çiçekleri görürsün, kimi zaman da ayaza göğüs geren, tüm çıplaklığıyla dimdik duran ağaçları. Oysa o narin çiçekte sensin, rüzgara göğüs geren ağaçta. Ne zaman değil, nasıl bakmandan çok şey asılıdır.. Gözünü her şeye kapatmak yerine, rügara direnerek açık tutmaktır hayat.

Bazen dalarsın kendi karanlığına. Uçsuz bucaksız, her sey yanıp kül olmuş bir bozkır görürsün. Bir daha hiçbir şey yeşermez orada. Ağaçlar kurumus, yeşillikler solmuş, çiçekler boynunu bükmüş. Yanı başından ırmaklar akar, ama bir damla suya hasrettir bozkır.

Oysa hayat dumansız, külsüz, hatta ateşsiz yanmaktır. Her yangına amenna demektir. Yandığı her yangın daha güçlü yapar insanı. O nefesini kesen yangına inat, oturdugun hayat treninde başını diğer tarafa çevirip eşsiz güzellikteki yeşilliği, rengarenk çiçekleri, ağaçlara konan kuşların eşsiz sesini dinlersin. 

İçinde sönmek için fırsat kollayan umut içine çektiğin nefeste yeniden yeşerir. Çünkü farkındasın artık güzelliğin sende saklı olduğuna. Ve sen istemediğin müddetce o yeşillik asla sönmez.          Yeter ki, sen görmek iste, başını diğer tarafa çevirmek için içindeki gücün farkına var. İşte o zaman her yangın söner, her bozkır yeniden çiçek açar.

Önümde tüm güzelliğiyle oturan ikiliye bakıyorum. İki korkak, geçmişlerine esir olan iki yaralı. Şimdi mutlular mı? Belki evet, belki de hayır. Bunu sadece onların kalpleri bilir. Birbirini bulma gücünü hisseden kalp mutlu olma gücünü de bulur elbet içinde. 

Yanımda oturan adama kaydı bakışlarım. İyi mi yaptım, kötü mü bilmiyorum. Bildiğim tek şey kendime bir şans verdiğim. Hayır dediğimi düşündüm bir an. Bir süre sonra karşılaştığımız zaman ona olan hislerimi anlasaydım çok geç kalırdım. 'Nerede? Kiminle? Kime helalim diyor? Ellerini kim tutuyor? Kalbine kim dokundu?' diye düşünerek kendimi yok etmekten kurtardım. Belki de hayatımın yanlışını yaptım. En iyisini zaman gösterecek.

"Hoca hanım ne zaman döneceksin?" Bilmiyorum dercesine omuz silktim. 

"Bilmem. Sanırım yarı yıl tatilinde anca gelebilirim. Öyle canım istediğinde gelemem. Malum sorumluluklarım var." Belki de önüme koyduğum tabular onlar. Bazen gelmek için değil, gelmemek için bahaneler üretir insan.

"Ne kızıyorsun ya. Ben baldızımı özleyeceğimden soruyorum." Kısılı gözlerimle yüzüne bakıp başımı iki yana salladım. Yine muzırlığı üstündeydi.

"Tepemin tasını attırma vermem kardeşimi ona göre."

Ellerini havaya kaldırıp "Tamam patron teslim oluyorum. Sen ne dersen o." Eda dayanamayıp kahkahayı basınca biz de şakayı kısa kesip gülmüştük.

"Şaka bir yana. Kısa sürede çok alıştık sana. Ne yalan diyeyim Enes'ten bir farkın olmadı benim için. Özleyeceğim." Tebessümle yüzüne baktım. Sahi ne kadar kısa sürede bu kadar yakınlaştık. Kolay mı güvenmek? Sevmek? Hayatında yıllarca tanıdığın insanlar olur ama yanında kendin olamazsın. Hep bir mesafe koyarsın araya.

"Ben de çok alıştım size. Bir dakika ya. Patron olan sensin. Özlediğin an al biletleri gel Azerbaycan'a. Merak etme karşılarım."

"Doğru diyorsun baldız. Baktım bizim hanım huysuzluk ediyor, gözlerine hüzün çökmüş alırım bileti getiririm yanına." 

"Yavaş gel be. Ne ara evlendikte hanım olduk. Şimdiden vazgeçerim ona göre. Şefika'nın kardeşiyim iyi düşün söyleyeceklerini." Elini Eda'nın omzuna atıp sıkıca sarıldı.

Gecmişin gölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin