KABULLENİŞ

155 128 252
                                    

-------------------------------------------

Berk'in anlatımı

Bir ağac kadardır insanın ömrü. İyisi, kötüsü, her şeyi ile o kadar. Kısa bir ana sıkıştırılmış bir ömre bedel bir zaman dilimi. Zamanla büyür ağaç. Yıllara meydan okuyarak, rüzgarlara göğüs gererek büyür. Olgunlaştıkca dimdik durmayı öğrenir. Her şeye rağmen, eğilip bükülse de, ayakta kalır. Kalması gerek çünkü

Mevsimler değişir bir süre sonra. Ayak uydurur. Önce küçük bir tomurcuk açar, yaprak yaprak büyür. Daha sonra çiçeklenir, belki bir meyve verecek, belki de sadece etrafa huzur yayacak. Ama yine de çiçek açacak. Umuttur çiçek. Bir umuda tutunmak ister gibi sıkı sıkı sarılır ağaç. Sanki tek bir yaprağı düşse kırılıp dökülecek. paramparça olacaktır. Bir daha ne düştüğü yerden kalkabilecek, ne de yeniden başlamak için bir adım atabilecek.

Ağaç gibi sıkı sıkı tutunur çiçek dalına. Zamanla güçlenir. Küçük bir tomurcuk büyür. Büyüdükçe serpilir. Serpildikce olgunlaşır. Artık savaşmayı öğrenir. Savaşmazsa kaybeder. Çünkü yaz bitmiş, sonbahar kapıya dayanmıştır. Şimdi yaprak dökme zamanı. Usul usul dökülür yapraklar. Bir bir terkeder ağacı. Oysa ağaç ne çok mücadele vermiştir onları büyütmek için. Kendi benliğinden kopan her yaprak onun özüyle beslenerek büyümüş, en değerli parçası haline gelmişti zamanla. Ta ki, yaprak yaprak dökülene kadar.

İnsan da öyle değil mi? Etrafında bir sürü insan vardır. Yanındadırlar, yanı başındadırlar. Her zaman yanında gibi görünürler. Ta ki, yaz bitip sonbahar kapıyı çalana kadar. O zaman birer birer eksilirler. En ufak zorlukta seni yolun en başında bırakırlar. Yıkıla kalka ilerlersin. Arkamdalar dersin. Oysa orada kimse yok. Sana değer veren arkanda değil, her zaman yanında olur. O yolu seninle yürür.

Bunu çok geç farkeder insan. İş işten geçmiştir artık. Şimdi hazanı yaşayan bir ağaçtır. Ne eksik ne de fazla. Boynunu büker ağaç gibi her yaprak eksildiğinde. Oysa bilmez ki, dökülen her yaprak yeni bir baharın habercisidir. Ne demiş Hz. Mevlana: 'Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük, bir başka bahar için sadece yaprak döktük.' Şimdi yaprak dökme zamanı.

Bir hafta, tam bir hafta oldu. Kabullendim mi? Evet. Yıllarca kaçtım. Kendimden, kendi duygularımdan. Geçmişimden, beni yaralayan, yarım bırakan, korktuklarımdan. Kısacası her şeyden kaçtım. Ama şimdi bir kadın geldi, hayatıma öyle bir girdi ki, ne yaparsam ona çekiliyorum. Çekilmek istiyor muyum? Hayır. Geçmişi karanlık olan bir adam geleceğine ışık tutamaz. Benim ışığım kapanalı çok oluyor. O gün ne değişti bilmiyorum, ama ona doğru çekildiğimi anladım. Kırdım parçaladım, paramparça oldum.

"Berk neredesin abi?" Enes'e tam anlatamadım neden uzaklaştığımı. O da farkında bir şeylerin değiştiğinin.

"Oğlum bir ses ver en azından. Hem ne oluyor sana, döndüm bıraktığım Berk yok? Ne değişti?" Hah bu sefer kurtuluş yok. Aslında kurtulmak değil, anlatıp rahatlamak istiyorum.

"Enes ben birisine kapılıyorum."

"Nee?"

"Yavaş be kulağımın zarı patladı"

"Bir zahmet patlasın. Kafanın patlamadığına dua et." O da öyle demişti. Ah be kadın sen ne yaptın bana? Her yerde seni görüyor, sesini duyuyorum.

"Bak benim için zaten zor, bir de sen zorlaştırma ne olur. Kabullenmem zaman aldı. Ben kimseyi sevemem Enes. Babama bir söz verdim. Ben hiçkimseyi sevmeyeceğim. O kadın gibi birisi bana aynı acıları çektirmeyecek." Yıllarca hiçkimseye güvenmedim. Hayatıma giren tek kadın Enes'in annesi oldu. Ona koşulsuz şartsız yaklaştım. Farkında olmadan, benden izin istemeden birisi her şeyi tepetaklak etti. Ne altından kalkabiliyorum, ne de her şeyi orada bırakıp yoluma devam edebiliyorum.

Gecmişin gölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin