Şefika'nın anlatımı.
Zaman.. Sadece beş harflik bir kelime. 'Bir kelime ne kadar ağır olabilir?' sorusunun anlam bulmuş karşılığı belki de. Herkesin geçer dediği ama geçmeyen tek şeydir zaman. Ağırdır çoğu zaman geçen süre. Neden mi? Canın yandığın zaman geçmez zaman. Sanki daha fazla sana acı çektirmek için çabalıyor. Acını bir tokat misali yüzüne çarpar ve izi asla geçmez. Geçmesi için elinden geleni yaparsın ama mümkün olmaz. Kısacık bir anın içinde sıkışıp kalmışsındır çünkü.
Acı der geçeriz. Geçmeyen bir acı için geçti deriz. İlk önce kendimizi kandırmaya başlarız. Ayna da gördüğümüz yüze ilk yalanı söyleriz. Daha sonra başlar en büyük yalanalar. 'Nasılsın?' sorusuna hep yalan söylemişizdir 'İyiyim' diyerek. Oysa acıyı en sevdiğimize sarılarak geçirebiliriz. Ne zor değil mi gönülden sarılmak? Kalbindeki tüm acıları aktarmak. Senin yerine omuzlarındaki yükü bir insanın sırtlanarak taşıyacağına inanmak zor değil mi?
Bağırıp çağırmak istersin. Herkese iyi olmadığını haykırmak istersin. Yalan söylemekten yoruldun artık. Yüzendeki maskeyi taşımak ağır geliyor şimdi. İçinden binlerce kelime geçer ama hiçbiri seslere dönüşemez. İçinde binlerce çığlık kopar duyan olmaz. Canın yanar gören olmaz. Üç maymunu oynayan insanlık diye bir toplumda yapayalnız, başın dik ama omuzların çökük bir şekilde yürümeye devam. Ne seni tüm gerçekliğin ile gören, ne de sessiz çığlıklarını senden başka duyan yok çünkü.
Karşımda kenardan baktığınız zaman sadece sarılan iki insan var. Ama onlar sadece sarılmadı. Birbirirlerinin sessiz çığlıklarını duydular. Kim kimin acısını taşıdı bilinmez. İki yaralı yürek acılarıyla ve mutlulukları ile bir bütün oldular. Eksik parçası bulunmuş bir yapboz misali. Bunları duymasını istemezdim. Eda'nın özel anıydı ama ben dur diyemedim. Seven kalbe nasıl dur dersin ki? Desen bile durur mu?
Sustum.. Sustular.. Onlar sarılarak konuştular ben dinleyerek..
Oradan nasıl çıktık hatırlamıyorum bile. Tek hatırladığım arabaya bindiğimiz ve Eda'nın dizimde uyuya kalması. Uzun bir süre sonra arabanın durmasıyla kendime gelmiştim. Berk'e hiç nereye diye sormadım. Biliyorum güvenli limana götürecek. Eda'yı yavaşca kucağına alarak merdivenlerden çıkmaya başladı, tabi bende peşinden. Üçüncü kata çıktığımızda sessizce kapıyı çalmamı istedi ben de çaldım. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ama ben dondum. Aynı şekilde karşımdaki adam da öyle. Hiç konuşmadan içeri geçtik.
Berk bizi kapı önünde bırakıp içeri yöneldi. Bende selam verip Berk'in peşinden gittim. Odaya girdiğim de Eda'yı uyandırmadan yatağa yatırıyordu. Ben de ayakkabılarını çıkarınca Berk odadan çıktı. Yavaşca montunu çıkarıp dışarı çıktım. Koridora çıkınca Berk ve Enes'in sesini duydum daha doğrusu Enes'in kızmasını. "Oğlum ben sana git kızla konuş dedim kızı kaçır değil." deyince kendimi tutamadım basdım kahkahayı.
"Ama ben dedim ya bizim taş kafalıya birisi doğru yolu göstermiş diye. Yalnız Berk efendi biraz geç kalmadın mı? Hadi her şeyi geçtim Mert'i nasıl sevgilisi sanırsın? Hadi sandın diyelim o şekilde konuşman neye yaradı? Ben söyleyeyim Eda'yı kaybetmekten başka bir işe yaramadı. Berk o çok hassas. Ben onu zor toparladım. Kaç gece birlikte ağlayıp kaç sabaha yüzümüzde maskeyle kalktık sayamam. Bildiğim tek bir şey var onu üzmene izin vermem. Şimdi burada sakin konuşuyorsam içeride uyuduğu için. Onu daha fazla kırmamak için.
Ben seni tanımıyorum. Ailen kim bilmiyorum ama şunu sakın unutma ailesini kaybeden bir kız çocuğunun yıkılması çok kolay Berk. Her yıkılışında tekrar kalkar ama orada ruhundan bir parçayı bırakarak kalkar. Ruhu olmayan bir kadın sevmez, sevemez... Ben onun hep yanındayım. Bak, bize iyi bak. Onun nerede olduğunu bilecek kadar tanıyorum. Aynı şekilde o da beni öyle tanır. Ortadan kaybolsam nerede olduğumu tek o bilir. Bu kolay olmadı. Hem de ayrı ülkelerde olmak hiç kolay olmadı Berk. Biz çok şey atlattık. 4 yıl dile kolay. O 4 yıla biz çok şey sığdırdık. Senden tek bir şey istiyorum bir daha onu dinlemeden yargılayıp kırarsan seni öyle bir kırarım ki bir daha kimse toparlayamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...