Küçük bir adım

85 52 241
                                    

Eda'nın anlatımı.

Her insan kalbinde bir korku taşır. Doğduğu günden beri büyüyen bir korku. Her gün biraz daha büyüyerek yüreğine sığmaz hale gelir zamanla. Yavaş yavaş ruhuna sızmaya başlar. Nasıl ve ne zaman ruhuna sızdığını fark etmezsin bile. Bir bakarsın ruhunun tüm zerresini kaplamış, geriye senden küçük bir iz bile kalmamış.

Önce kaybetme korkusu yaranır. Sevdiğin birisini, bir eşyayı, yada bir hayvanı. Neyi seviyorsan onu kaybetme korkusu ile karşı karşıya gelirsin. Çünkü sevmeden önce kalbine onu kaybetme tohumu serpilir. Sevmeye başladığın her gün o da büyümeye başlar. Dönüp kalbine baktığında fark edersin ki, korkun sevginin önüne geçmiş. Kaybetmekle karşı karşıya gelmeden korkun yüzünden onu kaybetmişsin bile.

İkinci bir korku ise sevme korkusudur. Küçük kalbin büyüdükce sevmek ister. Önce ailesindekileri sevmek ile başlar. Sevgi olmadan kalp atmayı bilmez çünkü. Sen büyüdükce sevdan da büyüyerek ailen dışında birilerini daha sevmeye başlarsın. Tam olarak o zaman büyümeye başlarsın.

Ama seni en çok büyüten aşık olduğun zamandır. O bambaşka. Şimdiye kadar kalbin atmayı bilmiyormuş gibi atmaya başlar. Bazen elini kalbine koyup "Onu görünce bu kadar hızlı atma kalbim. Benim kalbimsin onun için bu kadar kendini yıpratma!" dersin. Ne fayda. Seni dinlemez kalbin. Çünkü ilk defa aşkla tanışan kalbin kaldıramaz bu kadar sevmeyi ve onunla bölüşmek ister. İster istemesine de, asıl mesele o seni ister mi?

İşte korku bu zaman gelir yerleşir ruhuna. "Acaba" ile başlayan cümleler sıralar önce ruhun. Sonra bir bakmışsın aldığın nefes bile korku kokuyor. En büyük kaybetme korkun ile yüzleşirsin. Onu kaybetmemek için susmayı seçersin. Oysa aşık susarsa ölür. Kavuşamazsa ölür. Sen onu kaybetmemek için sustuğun her an kendini kaybederek ölürsün. Çünkü sevdiğini söylemeyi bilemeyen kaybeder. Korkun gerçekleşir.

"Enes ne demek Şefika yok? Şaka yapıyorsanız çok kötü olur." Korkudan ellerim titremeye başlamıştı. Ya ona bir şey olursa?

"Şaka yapmıyorum. Şaka yapacak konu değil. Dışarı baktım ama bulamadım." Sesime Berk odadan çıkmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Odaya dönüp telefonumu aldım. Nereye giderse telefonu yanında olur. Yengesi sık sık aradığı için telefonu olmadan diğer odaya bile geçmez. Bir kaç defa aramama rağmen açmamıştı. Telefonun sesi evden gelmiyordu. Hep birlikte dışarıya çıktık. Telefonu çaldırmaya devam ediyordum. Ormana doğru yaklaşınca telefonun sesi gelmeye başladı. Bizimkilere seslenip oraya koşmaya başladım.

Ses bir kuyudan geliyordu. Tefenonun ışığını aşağı tutunca onu orada gördüm. Sesime Berk ve Enes gelmişti. Şefika'yı görünce Enes eve koşup ip getirmeye gitti. Bir kaç defa seslenince kendine gelmiş, beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Kıyamam kuzuma bu halde bile beni düşünüyordu. 

Enes gelince Berk aşağı inip sırtına alarak yukarı çıkardı. Hem sarılıp, hem azarlamaya başlamıştım. "Seni öldürürüm biliyorsun değil mi? Gündüzü elinden alan mı var da gece çıkıyorsun. Hadi çıktın neden yalnız çıkıyorsun ki? Ya sana bir şey olsaydı? "

"Tamam kuzum sakin ol. Bak iyiyim. Bir şeyim yok. Sadece kolum ağrıyor o kadar. Bahçeye hava almaya çıktım, ama bir sincabın ayağına ip takıldığını görünce dayanamadım. Arkasından buraya kadar gelmişim. Tam geri dönüyordum ki karanlıkta bastığım yeri göremedim kuyuya düştüm." Hala sincap diyor ya. 

Hep birlikte eve geçmiş koluna pansuman yapmıştık. Dal batmıştı koluna. Neyse ki, başka bir şey olmamış. Bir ağrı kesici içerek uyumuştu. Kaybetme korkusu çok ağır gelmişti. Benim yüzümden zarar gelseydi dayanamazdım. Onu kaybetmeye dayanamazdım. Daha 6 yıl oldu tanışalı ama sanki tüm hayatım boyunca yanımdaymış gibi. Tek ailem o. Nasıl dayanırdım ona bir şey olmasına. Sımsıkı sarılarak uyukuya daldım. 

Gecmişin gölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin