Hayat hep sürprizlere gebedir. Seni mutlu, ya da mutsuz eden sürprizler seni adım adım takip eder bir gölge gibi. Varlığından haberin olmaz. Kısacık bir an hisseder gibi olursun ama gözünle görmeden inanamazsın. Öyle kısa bir an varlığını gösterir ki, gördüğüne emin olamaz, kendinden şüphe duyarsın. Oysa dört bir yanını kuşatmıştır. Aldığın her nefeste sana varlığını hissettirir ama sen o kadar umutsuzluğa köklenmişsindir ki, anlayamazsın.
Bazı insanlar ise tam tersini yapar. Sana inat mutludurlar. Etrafında olup biten her şeyden haberdarlardır. Yüzlerinde çektikleri acıya inat hiç silinmeyen bir gülümseme vardır. Mutluluğun kısa bir an varolduğunun farkında ve o anı yakalamak için uğraşmadıklarına kendilerini inandırmakdadırlar. Nefes aldığı her an mutluluk onlarladır zaten.
Öyle bir kaç kelimeye sığacak kadar basit değildir aslında. Cümleler yetmez yaşadığın o kısacık anı anlatmaya. İçinde uçuşan kelebekler nefes almana izin vermez, gözünü bile kapatmaktan korkarsın kaybolup gidecek diye. Korkun o kadar büyük olur ki, anı bile yaşayamazsın. Sessizliğin sana inat çığ gibi büyüyüp yutar seni. Tıpkı beni yuttuğu gibi.
Eve gidince beni bir sürpriz karşıladı. En iyi arkadaşım Şefika gelmiş. Beklemediğim bir anda karşımda görünce donup kaldım. Gözümü kapatırsam eğer yok olacağından korkarcasına baka kaldım. Ne bir adım atabildim, ne de tek kelime ede. Neyseki beni bu durumdan o kurtarıp varlığını belli edercesine sımsıkı sarıldı. Buradayım, hayal değilim dercesine sıcacıktı varlığı.
Bana en büyük sürpriz olmuşdu. Biraz konuşup banyo filan derken saat epey geç olmuş. Fazla vakit geçiremesekte daha önümüzde bir hafta vardı. Onun için gezme ve sohbet etme vaktimiz olacaktı. Ben işe gidince o da Mevlâna türbelerini gezecekmiş, vakit bulabilirsem bende onunla gezmek istiyorum. İlk önce bu elimdeki sunumu bitirirsem kalan vaktimde Şefika ile gezeceğim orası kesin. Bir hafta da patron efendi beni idare etsin canım ne olacak.
Bu gün yapılacak toplantının sunumu kalmışdı yapmam gereken. Şefika geldiği için yapamadım. Masama oturup yapacağım zaman evde unutan aklıma övgüler yağdırıyorum. Hangi akla hizmet kopyasını evde unuttuysam. En iyisi Sanemden istemek kesin onda bir kopyası vardır. Telefonu elime alıp hızlıca aradım.
"Sanem"
"Efendim Eda hanım"
"Bana projeleri getirir misin? Sunumu hazırlıyacağım da." Projenin bir kopyasını evde hazırlamak için götürmüştüm ama sabah evde unuttum.
"Tamam Eda hanım. "
Sanemin getirdiği projelere odaklanıp hızlıca sunumu yapmaya başladım. Neyseki seviyorum sunum yapmayı da zor gelmiyor satırlarla uğraşmak. Saate baktığım da yarım saat kalmış ve benim bir tane daha sunumum kaldı. Üstüne üstlük bir de restoran için şık giyinmem gerek. Nereden çıktıysa toplantının değişen mekanı. Kendi düşüncelerime daldığım zaman açılan kapı ile dünyaya dönüş yapma zamanı.
"Eda buranın hali ne?" Kabul ediyorum çalıştığım zaman ortalığı dağıtan insanlardanım. Düzenli çalışmak pek benlik değil. Zaten işim bitince ortalığı toparlayacağım, bari çalışırken serbest olayım.
" Şey ben dün sunumu yapamadım. Uzaktan bir arkadaşım geldi onun için yazamadım şimdi yazmaya çalışıyorum."
"Anladım. Hangisi kaldı sunumun?"
"Son bir tane kaldı ve son dakika haberim oldu toplantının restoranda yapılacağının." Cümlem çalan kapıyla yarım kaldı. Gelen Mertle Berk beyin çatık kaşları ona döndü. Alıp veremediği ne acaba?
"Eda istediklerinin Şefika bula bildiklerini getirdim." Bir kaç eşya için onu da yoldan geri çevirmişdim. Burada olmasına bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi. Can kurtaran simidi gibi her işe yarıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecmişin gölgesi
RomanceHer kesin bir geçmisi vardır. Unutmak isteyip unutamadığı, çakılıp kaldığı. bilinmezlikler.. Boşluklar ve yok oluşlarla dolu... Belki yok olmuştu adam... Sessiz ve çaresiz kurtulmayı bekleyerek... Peki ya kadın... Onun geçmişi geleceğini nasıl deği...