-Otuz yedi-

15.4K 976 98
                                    

Hale, Alya'nın makyajını sonlandırdığında Alya başını hemen aynaya çevirdi. Güzel olmuştu.

"Muhteşem oldun."

"Teşekkürler, kimin sayesinde."

Hale kendine makyaj yapmaya başladığında Alya telefonunu eline aldı. Dün hiçbir şey yazmamıştı bilinmeyen. Saate baktı. Akşam dokuzdu. Birkaç saat sonra yeni yıla gireceklerdi ama tek düşündüğü bilinmeyendi. Şimdi bilinmeyen ne yapıyordu? Aklında dönüp duran birkaç sorudan biri de buydu. Şaşırıyordu bazen, nasıl görmeden bir şeyler hissediyordu ona? Eli kalbine gitti.
Sakin ol dedi içinden. Sen mesaj at. E ama ne diyecekti?
Müsaitsen konuşabilir miyiz, mi? Yaklaşık yarım saat sonra bir yılbaşı partisine gidecekti, şimdi konuşabileceğini sanmıyordu.

Mesaj sohbetine girdi. Daha önceden konuştuklarına baktı. Sonra şöyle bir şey yazdı: Yıldızların bana dediğine göre gece yarısı kar yağacakmış, gelir misin?

Saçmaydı, sildi hemen. Yeni bir şey yazmaya başlayacakken Hale ona seslendi.
"Hazırım ben, hadi inelim aşağıya."

"Tamam."

Yerinden kalkıp aynadan son kez kendine baktı. Elbisesini, makyajını inceledi.
O göremeyecekse ne anlamı var? Diye düşündü.

Aşağıya indiğinde babasını takım elbisesinin içinde ona gülerek baktığını gördü. Gülümsedi. Babasının yanına geldiğinde hepsi montlarını giyip birkaç metre uzaklıktaki Jülide Hanım'ın evine gitmek için dışarı çıktılar.

Aslında bu partiye gelmeyecekti Alya. Annesi ısrar edince ona kıyamadı.

Eve girdiklerinde montlarını çıkartıp salona ilerlediler. Salon genişti ve her yer yılbaşı süslemeleriyle süslenmişti.

Kendilerine bir köşede duran masayı seçtiler. Müzik eşliğinde dans eden insanlara baktı. O kadar mutlu dans ediyorlardı ki benim dışımda herkes mutlu diye düşündü.

Hale içecek almak için yanlarından ayrılırken babası da dostlarını görünce onların yanına gitti. Alya tek başına kaldığı zaman yaptığı şeyi yapmak için telefonunu eline aldı.
Mesaj yoktu.

Acaba ona baktığım için cezalandırıyor mu beni?

Hangi ara mesaj atmaması onun için bir ceza olmuştu? Ne zaman merak eder olmuştu onu, bilmiyordu. Birden olmamıştı bu. Yavaş yavaş zihnine sızmıştı. Bu yüzden o kadar alışmıştı ki ona, yadırgayamıyordu bile.

Hale içecekleri masaya bıraktı. Alya birini alıp içmeye başladı.
Hale hemen bardağı Alya'nın elinden aldı.
"Bu benim, alkollü."

Alya, bardağı geri aldı.
"Kendine yenisini getir."

"Alya, alkol tüketemezsin, Faruk amca çok kızar."

"Sana da kızarlar. Sen neden içiyorsun?"

"İçmek istiyor canım."

"Benim de."

"İyi tamam, iç. Ben kendime yenisini alayım."

Hale geri gittikten sonra bardağın tamamını içti. Beyninin uyuştuğunu hissetti, bu ona iyi gelmişti.

Hale iki bardakla geri geldi.
"Hemen bitireceğini biliyordum."

İkinci bardağını içerken karşısındaki dış kapı açıldı. Aybars ve koluna girmiş Sude'yi görünce gözlerini devirdi. Neden aklına gelmemişti onların da buraya geleceği?

Hale'ye döndü.
"Ben bahçeye çıkıyorum."

Bahçeye açılan kapıyı açıp bahçeye çıktığında burada da birkaç insanın olduğunu gördü. Biraz yalnız kalmak istediğini bildiği için soldaki kuytu köşede duran ikili salıncağa oturdu. Böylece insanlardan biraz uzaklaşmıştı.

Üzgünüm, Seni Seviyorum ||TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin