Genç kız heyecanla arabasına atlayıp hemen kafenin önüne geldi. Titreme vücuduna yayıldığında bunun soğuktan mı yoksa heyecandan mı olduğunu anlamadı. Derin bir nefes alıp içeriye girdi. Kapıda öylece etrafa baktı. İçerisi sakindi. Bu sessizlikte kalp atışının duyulmamasını umdu. Bir adım daha atacakken telefonu çaldı. Hiç istemeyerek telefonu açtı.
"Efendim, baba?"
"Alya, acil hastaneye gel."
Çat, diye kapandı telefon. Genç kız ne olduğunu anlamadı. Annesine bir şey mi olmuştu yoksa? Hemen arkasını dönüp kafeden uzaklaştı. Arabaya binip son hızla hastaneye sürdü.
Bu sırada Tunç, genç kızın telefon görüşmesinden sonra aceleyle çıkmasına şaşırdı. Peşinden o da çıktığında Alya'nın hastane yoluna saptığını gördü. Hemen içeri girdi.
Annesinin arabasının anahtarını alıp kafeden çıkarken annesi nereye gittiğini sordu ama cevap vermedi. Aklında ya kötü bir şey olduysa sorusu dönüyor, olmaması için dua ediyordu. Arabaya atlayıp yola çıktığında kalbi endişeyle hızlı atıyordu. Bugün kötü bir şey olmamalıydı, diye geçirdi içinden.
Ona her şeyi söyleyecektim daha...Hastaneye geldiğinde hastanenin bu kadar sessiz olmasına şaşırdı. Alya neredeydi kim bilir?
Allah'ım nolur ona bir şey olmasın. Olacaksa bir şey bana olsun.Yukarıya, Alya'nın annesinin odasına çıkıp çıkmamakta kararsız bir şekilde öylece etrafa baktı. Sonunda çıkmaya karar verip merdivenleri üçer beşer beş kat yukarı çıktı. İki yanda uzanan uzun koridorları tanıdık var mı diye kontrol etti. Temiz olduğuna ikna olup koltuklardan birine oturdu. Çaprazında duran beyaz kapının ardında neler olduğunu düşünerek kafayı yedi. Eğer Alya ağlayarak çıkarsa her şeyi bitirip ona sarılacağım. Bu sefer yanında olmalıyım.
Kapının açıldığını gördüğünde hemen kalkıp diğer taraftaki uzun, büyük bitkinin arkasına saklandı. Sırtını da o tarafa döndü. Heyecanla beklemeye başladı. Az sonra sırtından dürtüldüğünde arkasına yavaşça döndü. Hayır, olamaz. Alya?
Tamamen Alya'ya döndüğünde Alya'nın ağlamış gözlerine baktı. Biliyordum işte, dedi, bu sefer kötü bir şey oldu. Ama bir dakika, Alya gülüyor muydu? Hem ağlayıp hem de gülüyor muydu? Kafası karışmıştı. Alya kollarını boynuna doladığında daha da kafası karıştı. Yoksa, Alya biliyor muydu kendisinin bilinmeyen olduğunu? Alya geri çekilip gözlerindeki yaşları sildi. Daha büyük bir gülümsemeyle baktı Tunç'a. Tunç da gülümsedi.
Hem ağlayıp hem güldüğünde de çok güzelsin Alya. Bu bana kalp krizi geçirtebilir.Alya kısık ses tonuyla ama Tunç'un duyacağı bir şekilde "Annem..." dedi. "Kanseri yenmiş."
Bu sefer ikisi de kocaman gülümsediler. Tunç, Alya'ya sarıldı. Alya karışılık verdi ve Tunç'un kulağına "Sendin." diye fısıldadı. Tunç tasdik etti: "Bendim."
Uzunca bir süre birbirlerine sarıldılar. Zaman kavramını yitirdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzgünüm, Seni Seviyorum ||Texting
Short StoryBilinmeyen numara: Sevmek mi sevilmek mi? Alya: Sevmek Alya: Çünkü sevmek benim elimde Bilinmeyen numara: Peki sevdiğin kişinin seni sevmesi elinde olsaydı kim seni sevsin isterdin? Annem... Alya: Tuzak sorular :) Alya: Pas Alya: Senin elinde olsayd...