-On dokuz-

18K 1K 53
                                    

Eve sırılsıklam geldiğimde babam endişelenmişti. Beni hemen banyoya gönderdi. Banyoda düş alırken bugün gördüğüm annem gözümün önüne gelip durdu. Ne zaman gözümü kapatsam hemen beliriyor, duyduğum cümleleri tekrar ediyordu.

Banyodan çıkıp üstümü giyindim. Aşağı indiğimde babam masayı hazırlamış, son dokunuş olarak mumu yakıyordu. Beni görünce "Gel kızım, gel." dedi. Yanına gidip sandalyeye oturdum. O da karşıma oturup bana gülümseyerek baktı.
"Nasıl geçti günün?"

"Alışveriş merkezine gittim işte."

"Ah, evet. Bana gömlek aldın mı?"

Sorusunu es geçip asıl olaya geldim.
"Annemi gördüm."

Babamın yüzündeki gülümseme gitti, yerine üzgün bir ifade geldi.

"N-nasıldı?"

"Annem mi? -cevap vermeyince devam ettim- hala güzel. Güçlü kişiliği hala yerinde ama sanki benim annem değilmiş gibiydi."

Gözlerim sulandığında hemen silip konuşmaya devam ettim.

"Sadece tanıdıktı. Eskiden tanımış olduğum ama şimdi görüşmediğim biriydi işte."

"Onunla -duraksadı- konuştun mu?"

"Hayır, o beni görmeden çıktım oradan."

Babam kendini toparlayıp önümdeki yemeği gösterdi. "Yesene."

Kaşığı alıp yemeye başladığımda babam da yemeye başladı. Sessizlik bariz bir şekilde ortama garip bir ambians veriyordu. Bunu bozmak adına yıllardır sorduğum ama cevap alamadığım soruyu tekrar sordum.

"Annem neden gitti baba?"

Babam kaşığı bırakıp benimle göz teması kurdu.

"Annen -derin bir nefes aldı- aşık olmuş. Bizi bırakıp gidecek kadar."

Bundan sonra ne bir şey dedim ne de sordum. Tekrar nefes seslerimiz buradaki tek ses olurken ikimizde eminim ki annemi düşünüyorduk. Hatırladığım kadarıyla annem zaten ilgili bir anne olmamıştı. Babam bir tık ondan daha çok ilgileniyordu benimle. Benimle oynayan, ihtiyaçlarımı gideren, beni okula bırakıp alan, gece bana masal okuyan hep babam olmuştu. Annem gittikten sonra, o da beni kendi halime bırakıp işine odaklanmıştı.

Yemeklerimizi bitirdiğimizde yine sessizlikle masayı topladık. Ben bulaşıkları makineye yerleştirirken babam masayı sildi.

"Artık kafana takma Melis -bana hep bu ismimle hitap ederdi- Annen geçmişte kaldı. Biz kendi yolumuza bakalım."

Kafamı salladığımda bana sarıldı.
"Annen bencildi. Boş ver, biz de bencil olalım ve nasıl bu zamana kadar onsuz yaşadıysak yine onsuz yaşayalım. Sen ve ben... Söz, bundan sonra seninle eskisi gibi ilgileneceğim. Sen benim biricik kızımsın. Sen benim Melis'imsin."

"Neden bana Alya değil de hep Melis diyorsun?"

Geri çekilip omuzlarımdan tuttu.
"Alya ismini sana halan koymuştu ama Melis annenle seçtiğimiz bir isimdi. Melis'in birçok anlamı var ama genel anlamı bal arısı. Annen balı çok severdi. Sana hamileyken de hep bal yedi. Ondan sana Melis ismini koyduk. Ama -güldü- sen Alya'yı kullanıyorsun."

"Çünkü Melis bize özel baba. Sana, bana, anneme... Ve Melis bana annemi hatırlatıyor, o da bana Melis derdi biliyorsun. O yüzden sanırım kullanmak istemiyorum. Ama sen söyleyebilirsin. Bu üçümüze ait."

Tekrar sarılıp ayrıldığımızda babam
"Ben salondayım, birkaç işim var." deyip içeri geçtiğinde arkasından fısıltıyla konuştum.

"Sanırım üçümüze ait olan tek şey."

Tam odama gidecekken babam içerden seslendi.
"Yarın baba-kız günü mü yapsak?"

Yarın günlerden neydi? Cumartesi. Aybars... Tamamen unutmuştum onu. Güya bugün de giyecek bir şey alacaktım. Annem her şeyi alt üst etmişti, üstelik hiç konuşmadan.

Babamın yanına gittim.
"Yarın Aybars'la bir partiye gideceğim, biliyorsun. O yüzden pazara ne dersin?"

"Tabi, olur. E yarın ne giyeceksin?"

Üzgünüm, Seni Seviyorum ||TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin