"Dünden beri yüzünde olan gülümseme kim için?"
Annemin sorusuyla başımı pencereden ayırıp ona döndüm. Hala gülümserken "Bilmem." diye cevap verdim.
"Ben biliyorum, sen de biliyorsun. Papatya gönderen çocuk değil mi?"
Yanaklarım al al olurken bir şey diyemedim. Annem bu halime güldü.
"Dün okuldan geldiğinden beri bu haldesin kızım, onunla mı buluştun?""Sayılır."
"Küçükken de böyleydin sen. Lafı hep ağzından kerpetenle alırdık. Bir şey dökerdin, kızardım sana, susardın. Ağlamazdın. Anaokulundayken yaşına göre biraz kiloluydun, arkadaşların dalga geçerdi seninle, kızmazdın onlara, susardın. Bize de demezdin bir şey. Susma kızım, içinde neler oluyor, neler bitiyor, anlat; dinleyelim."
Aklıma gelen bir anıyla konuyu değiştirdim.
"Anne, beslediğimiz kedi vardı ya, o neden kaçmıştı?""Dış kapıyı açık bırakmışım, o da çıkıp gitti. Geri gelir sandım ama gelmedi."
"Anne, sen de mi kapıyı açık görüp gittin?"
Annem gözlerini yatak örtüsüne çevirdi.
"Ben o kapıyı açık görmedim, bilerek açtım.""Biliyor musun?" dedim yatağa oturup.
"Ben de senin geri geleceğini sandım."Başını kaldırıp bana baktı.
"Geri gelemezdim, kapı ardımdan sıkı örtüldü. Açamazdım.""Anne? Pişman olmadın, değil mi? Beni bırakıp gitmene değdi umarım."
"Ben seni bırakmadım ki. Aklımda ve kalbimde yaşadın sen. Mesela her sabah Ece'yi okula bıraktıktan sonra zihnimde seni de bıraktım okuluna. Her öğünümü seninle yedim. Ece'yle vakit geçirirken sen de vardın orada. Ama kafamda hep dokuz yaşındaydın, seni en son gördüğüm halindeydin. Bu yüzden seni her gün izledim, büyüdüğüne şahit oldum. O zaman zihnimdeki görüntün de büyür sandım, olmadı."
Ağlamaya başladı. Benim de gözlerim dolmuştu. Burnunu çekip devam etti.
"Her kış hastalanırdın. Bu yüzden her kış hastalandın zihnimde. Ihlamur kaynattım sana. Sevmeye sevmeye içtin yine."
Söyledikleri gözyaşlarımı arttırdı.
"Sen de benim zihnimde yaşadın anne. Ne zaman bir şeyler döksem kızdın bana. Düştüğümde yaralarımı sen iyileştirdin. Bir yere gideceğim zaman senden izin aldım. Ne zaman bir kedi görsem aklıma sen geldin."
Sarıldı bana. İkimiz hıçkıra hıçkıra ağladık.
"Artık ayrılmak yok. Sen, ben, Ece bir arada olacağız. Birlikte yapmadığımız ne varsa yapacağız..."
Benden ayrılıp birlikte yapabileceğimiz şeyleri sıraladı. O hayallerde ne babam vardı ne de eşi. Dediği gibi o, ben ve Ece...
Sessizleştiğinde "Aşk nasıl bir şey anne?" diye sordum.
"Herkese göre değişir. Mesela benim başıma gelen aşk, bana kötü şeyler yaptırdı, kızımdan ayırdı."
"Beni hep yanına almayı istediğini biliyorum anne, sen kötü bir şey yapmadın."
Anne demek o kadar huzurlu hissettiriyordu ki bana... Anne deyince sanki bütün yüklerim hafifliyordu.
Annem burnunu çekip gözyaşlarını sildi.
"Hadi bakalım," dedi. "Bugün yılbaşı, hazırlan ve o davete git.""Ama..." diyecekken beni susturdu.
"Hadi, hadi. Burada benimle geçirmeni istemiyorum. Git, kafanı dinle. Kaç aydır doğru dürüst uyumadın bile."Beni yataktan itti. Ayağa zorla kalkıp şaşkınca etrafa baktım.
"Benim yanımda kaldığın için minnettarım. Şimdi kendin için bir şeyler yap."
"T-tamam. Ama ne giyeceğim ki?"
*******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzgünüm, Seni Seviyorum ||Texting
Short StoryBilinmeyen numara: Sevmek mi sevilmek mi? Alya: Sevmek Alya: Çünkü sevmek benim elimde Bilinmeyen numara: Peki sevdiğin kişinin seni sevmesi elinde olsaydı kim seni sevsin isterdin? Annem... Alya: Tuzak sorular :) Alya: Pas Alya: Senin elinde olsayd...