—Peki tamam pes diyerek önden yürümeye başladı.
—Sen arkadaşlarını topla evime gel orda bir mahzen var.
—Tamam. Dedi ve arkasına bile bakmadan gitti.
Göz devirip bende önüme çıkan ilk taksiye binip evime gittim. Eve girip parayı aldıktan sonra geri taksinin yanına gidip parayı ödedim.
Hızlıca eve dönüp kendi odama cıktım. Bilgisayardan iki bilet alıp blr sırt çantası hazırladım.
Altı tane iğne hazırladım. Öylesine tutup mahzene tıkamazdık. Bu vampirlerde kısa süreliğine bayılmalarına yardımcı olan bir maddeydi.
Zil çalınca koşarak aşağı indim. Kapıyı açıp gülümsedim. Sırayla yediside eve girince kapıyı arkalarından kapadım.
—Açsanız ve içecek bir şeyler isterseniz size göre şeyler var dedim.
—Olabilir dedi jin.
—İsterseniz masaya geçin ben hazırlayım.
Masaya oturup konuşmaya başladılar öylesine.
Dolaptan kan şişelerini çıkarıp yedi bardağa doldurdum. Neden eve kan var dediğinizi duyar gibiyim. Burda da oldukça vampir tanıdım. Malesef bir kere icine girdiniz mi bir daha cıkamıyorsunuz.
İğnelerdeki sıvıları altı bardağa boşalttım. Kendime de kırmızı bir şarap koyarak iceri götürdüm.
Masanın ortasına koyup Jungkook dışındakiler ilaçlı kanı verdim. Jungkooka da ilaçsız kanı verip kendime şarabı aldım.
Suganın yanındaki bos yere oturup bir yudum aldım sabırsızca.
—Neden buraya gelmeyi seçtin? Diye sordu V.
—Korktum. Dedim tek kelimeyle.
—Madem Korktun seni bulup öldürmemizden de korkmadın mı? Ki şuan bile bunu yapabiliriz bbillyorsun değil mi? Dedi suga.Tüylerim ürperirken yutkunup cevap vericekken Jungkook girdi araya.
—Ben varken böyle bir sey yapamayağını bil isterim. Dedi meydan okurcasına.
Suga tabiki yanıtsız kalmazdı.
—Bizim kookiemiz aşık mı olmuş diye oldukca dalga geçer bir tonda söyledi.
Jungkook masanın üstündeki elinl sıkarken korkmam için harika bir nedendi şuanki durum.
—Tamam tartışma çıkmasın namjoon.
Şuan düşüncelerime engel olmak icin cok fazla zorlanıyordum çünkü gerçekten aklıma cok fazla sey gelmişti.—Kesinlikle bilmediğimden soruyorum bu vampirler dünyasında cadı büyücü tarzı şeyler var mı?
—Efsanelere göre varmıs. Ama şuanda yaşıyor mu veya gerçek mi bilinmiyor. Neden? Diye sordu jin.
—O efsaneye acayip ihtiyacım var şuan dedim.
—Peki anlatıyorum o zaman dedi jin o melodik sesiyle.
Bundan asırlar önce Enchantress diye bir cadı varmış.
Enchantress'in Soyunun devamı yok çünkü hic evlenmemiş. Kendisi ata cadı ve tek başınaymıs. Bi aralar herkes ona tanrıça gibi görür ama itaat edermiş.
Sonra nasıl olduğu bilinmeyen şekilde vampirler çıkmış. Artık birden fazla tanrı'nın olduğuna inanmışlar. Cadı da bir büyü yapıp vampirleri dört gruba ayırmış. Vampirler kendi aralarında güç kavgasına girmişler.
Ben daha yetenkligim ben daha güçlüyüm tarzı. Cadı bilerek yarattığı bu kargaşayı insanların gözü önünde durdurunca insanların tekrar güvenini kazanarak kendisine itaat etmelerini sağlamış.
Bu gruplar kendi grubundan başka gruplarından vampirlere aşık olup melez çocuklar doğurmuş. Bu melez çocuklar yine ön plana çıkınca cadı o çocukları öldürtmüs ve yine bir büyü yaparak hic bir şekilde kendi grubu dışında birisini sevse dahi. Çocuğu olması imkansızmıs.
Bu yaptığı ağır büyüler sonucu aydan aldığı aydınlık guc tersine dönüp onu karanlığa boğmuş. Büyüleri daha da güçlenmiş olmasına rağmen bitkin düştüğü ve bir yerlerde saklandığı söyleniyor. Kendi nir eşyanın içine hissettiği söylentileride var.
Bu ilerde çıkacağı söylenen savaşta onun yüzündenmiş. Sözde yaşamaya devam ettiği için vampirleri yok edip tekrar dünyaya hükmetme planları kuruyormus. Açıkçası ben ne bu efsaneye, ne bu savaşa, ne de bu ahmak cadıya inanmıyorum. Diyerek oldukça etkileyici bir hikaye anlattı.
Bardağın dibinde kalan son yudumuda içip ayağa kalktı. Ayağa kalkmasıyla başı dönerken birden yere düştü. Diğerleri ne olduğunu anlamak için kalkınca onlarında bası döndü ve yere düşüp bayıldılar.
Jungkook şaşkın şaşkın bana bakarken bakışlarına cevap verdim.
—Sadece bayıldılar. Hadi acele et birini kucakla gel ben mahzeni açıcam. Diyip hızlıca dışarı çıkıp evin yan bahçesine ilerledim. Yerdeki otları çimenleri toprağı hızlıca elimle temizleyerek demir kapıya anahtarı sokup hızlıca açtım.
Jungkook zaten gelmişken benden önce karanlığa o daldı. Ah vampirler karanlıktata görebiliyordu değil mi? Çıkarken ışığı açtı.
Vampir hızını kullanarak altısınıda taşırken ben mahzeni inceliyordum. Kenarda kan şişeleri vardı. Yeterliydi. Savaşı durdurana kadar sıkıntı yoktu. Jungkook değerlerinide taşırken ben kulaklarını ve gözlerini baglıyordum.
Siren çaldığında o sesi duymamalari icin. Eğer olurda birileri ölmek zorunda kalırsa bu yedi kisi olmamalıydı. Ben ölebilirdim. Sevdiğim icin kendimi feda edebilirdim.
Sonunda tamamen bittiğinde mahzenin ışığını kapatıp kapısınıda kilitleyip çıktık. Üstüne tekrar toprak çimen ot koyarken zaten yeşerecegini biliyordum.
Jungkook ellerini çırparak konuştu.
—Başlasın mı savaş? Dedi pis bir sırıtışla.
Aynı yamuk gülümsemeyi yüzüme yerleştirerek bende onun sorusunu yanıtsız bırakmadım.
—Başlasın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Mı? Aşk Mı? ~Jeon Jungkook
Vampire-Eğer hayatında gerçekten değer verdiğin birisi varsa Jungkook, tam da şu noktada çıkarman gerekiyor. Çünkü savaş çok yakın...