Akşam olduğunda valizimi düzenledim ve saçlarımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yaparak siyah tulumumu üzerime geçirdim. Damla ile Selin'e döndüm. ''Hazır mısınız?"
''Neye?'' dedi bana bakış tek kaşını kaldırarak Selin, lacivert rengi eteğine bir kemer geçirirken.
''Hizmetçi Lila'yı görmeye. Tanrım, düşüncesi bile midemi bulandırıyor.''
''Hey, ne kadar kötü olabilir ki? Sonucunda Yusuf'u tavlayabileceksin.'' dedi Damla. Yüzümü buruşturdum. Yusuf'u tavlamak? Kesinlikle eskisi kadar kolay gelmiyordu. Çocuk resmen inatçı keçiydi! Yine de benim inadımı kıramayacağını biliyordum. Ona yazmayı bırakmayacaktım, varlığıma alışmasını sağlayacaktım ve en azından bana alışacaktı, değil mi? Bir şeyler hissetmeliydi, bir şeyler hissedecekti.
Oda kartını cebime koyarak aşağı indiğimde asansörün hemen önünde, resepsiyonda bekleyen Barlas'ı görmemle saçlarımı düzelterek yanına gittim umursamaz olduğunu düşündüğüm bir tavırla. ''Yusuf'u gördün mü?'' dedim.
''Evet.'' Dedi sakince.
''Nerede?''
''Midesini bozmuş git ov istersen.'' Dedi alaycı bir tavırla.
''Aman ne komik ne komik,'' dedim sonunda ona bakarak. ''Ne oldu senin şu ben cool çocuğum, kimse bana laf edemez tavırlarına? Kılıbık kekolara dönmüşsün.''
''Ben cool çocuğum kimse bana laf edemez tavırları?'' dedi tek kaşını kaldırarak. Ardından kendini tutamamış olsa gerek kafasını geriye yatırdı ve güçlü bir kahkaha attı. ''Kızım sorunların mı var senin? Ne coolluğu, ne kılıbığı? Su yerine deterjan mı içiyorsun sen?''
''Yusuf'un yerini söyle ve seni rahat bırakayım.'' Dedim kaşlarımı çatarak.
''Yapışık ikiz gibi falan mı duruyoruz oradan, ne bileyim nerede Yusuf?'' dediğinde gözlerimi devirip gitmek üzereydim ki, ''Baksana.'' Dedi bir an ciddileşerek.
''He?'' dedim bir an dalgınlığına gelerek.
''He mi?'' dedi şaşkınca. ''Ne oldu şu ben prensesim tavırlarına?'' Ağzımı açıp hazır cevaplığımı kullanacağım sırada bana bu hakkı tanımadı. ''Neyse ne, arkadaşımın duygularıyla oynama.''
''Arkadaşının bana karşı duyguları var mı ki onlarla oynayabileyim?''
''Yusuf'u kendine aşık etme meselesinden bahsediyorum. O, popüler olduğu için çevresinde dolandığın erkeklere benzemez. Onu üzeyim deme.''
''İlk olarak zeki çocuk, ben kimsenin çevresinde popüler oldukları için dolanmıyorum, bana yanaşanlara kötü muhamale göstermiyorum sadece.'' Dedim sinirli bir sesle. ''İkinci olarak, bir şey diyemeyeceğim çünkü bildiğin gibi; erkekler oyuncaklarla oynar, kızlar da erkeklerle.''
Oradan ayrılıp partinin düzenleneceği yere gelmiştim fakat burası gerçekten savaş alanına dönmüştü. Birkaç kişi siyah mini bir etekle üstüne beyaz gömlek giymiş, partiyi organize ediyorlardı. O klişe kıyafetleri hiç giymemeyi istesem de bu bir iddiaydı ve bu iddiayı bir kıyafet uğruna kaybedemezdim.
Resepsiyonistten aldığım kıyafeti giyinme odasında giydim, aynaya baktığımda sonuç o kadar da kötü gözükmüyordu. Ya da sadece kendimi avutuyordum.
Birkaç grup kokteyl masasının başında duruyordu, diğerleri dans ediyordu ve bar kısmında içki içiyorlardı. Burası gerçekten savaş alanına dönmüştü ve ne yapacağımı kestiremiyordum.
Dans eden kısıma karıştığımda uzun boylu ve iriyarı bir çocuk yanıma geldi, şu anda kahramanım olup benimle dans etmesini öylesine isterdim ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truth or Dare? || turtle
Подростковая литератураLila: Bir çoğu özgüvensiz, arkadaşları olmayan aptallarxd kaplumbağa: ya sen? Lila: Ben ne? kaplumbağa: arkadaşlarının kaçı en sevdiğin rengi biliyor kaplumbağa: kaçı sırf indirimde olduğu için koşa koşa aldığın çantayı kaçırmamandaki mutluluğu gizl...