3.9

703 57 34
                                    

Arkama dahi bakmadan kapıdan çıktığımda arkamda bir çift meraklı göz bıraktığımdan emindim, birkaç saniye öncesine kadar güzel bir an yaşıyor olabilirdim fakat her şey onun gelmesiyle son bulmuştu. Henüz yüzleşmeye hazır değildim ve aslına bakacak olursak onunla yüzleşmek istemek son dileğimdi.

Nereye gittiğimi bilmiyordum, koşar adımlarla ilerliyordum ve yolun sonunda nerede olacağım pek de umurumda değildi zira buradan kaçmam için her yer yeterli gibi geliyordu.

Birkaç saniye durup nefes alıp verişimi kontrole soktuktan sonra solda duran kapıya doğru ilerledim, tabelada 'Sadece personel girebilir!' yazıyordu fakat bu da umurumda değildi, tek isteğim kafamı dinleyebileceğim sakin bir yerdi.

Kapıyı açtığımda zaman kaybetmeden geri kapatıp kilitledim, oda karanlıktı ve ışığı dışarıdan açabiliyordunuz. Fakat bu benim için sorun olmadı çünkü birkaç adım ötemde bulunan kapı altından yeterli seviyede ışık saçıyordu.

"Orada olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?" Sesi işittiğimde kapıdan uzaklaşıp duvara yaslandım, ne olursa olsun kapıyı açmayacaktım.

"Niye benden kaçıyorsun?" Kapının arkasından sırıttığına dair yemin edebilirdim, sessizlikten dolayı her şey net duyuluyordu ve o şu an sırıtıyordu. "Oysaki bir zamanlar yanımdan bir saniye bile ayrılmıyordun, Lila."

"Ne zannediyordun, hep senin dediklerini yapacak olan bir kız olacağımı mı?" dedim kapıya yaklaşıp.

"Zaten benim dediklerimi yapmıyor musun?" dedi, kapı kolunun zorlandığını fark etmiştim. "Şu an olduğun konum benim sayemde değil mi Lila?"

"Eserinle gurur duyman ne kadar mutluluk verici." dedim yapmacık bir gülüşle.

"Evet, gurur duyuyorum." Hedefinin bu kapıyı açmak olduğunu biliyordum fakat burada bir tane daha kapı vardı, ve ben onun hedefini zorlayacaktım.

"Eserinin sana ihanet edip değişmiş olması seni pek de mutlu etmeyecek o zaman, Semih Öcal."

Ve az birkaç adım ötemde duran kapıyı açmak için iteledim fakat sıkışmış görünüyordu veya doğrudan kilitliydi. Diğer kapının Semih'in fazlaca yakınında olduğunu bildiğimden o seçeneği daha aklıma getirmeden eledim ve sinir, korku karışımı bir nefes verdim. Bu korku doğrudan Semih'e değil, geçmişime doğru aldığım bir nefesten besleniyordu.

"Geride bırakamadığın tek kısım kaçma kısmı olmuş, desene?" deyip bana hafiften yaklaştığında o kapının da anahtarını cebine atmıştı.

"Kaçacağım son kişi bile değilsin sen," dedim dürüstçe. "Yalnızca midemi bulandırıyorsun. Kaç yaşındasın? 19 mu? Kişiliğin nasıl olur da hâlâ yerine oturmaz?" Açılan dilim umurumda değildi, içimde belki yılların öfkesini ve kırgınlığını taşıyordum.

"Belki de seninkini oturttuğumdandır?" dedi ve bir adım atarak aramızdaki mesafeyi azalttı. Geriye kaçmak yerine ellerini göğsüne koydum ve sertçe iterek o bir adımı geri almasını sağladım. "Senin, kişiliğim üzerinde hiçbir söz hakkın yok, üstelik kendin için bir taneye sahip olmadıktan sonra."

Sesimin titresi hoşuna gitmiş görünüyordu, tam o an karanlık depoya hakaret ettim. Belki sesimi yükseltsem birileri beni duyacak ve bu herifi yanımdan alacaktı ama gözünde bir korkak olmak istemiyordum, hem de hiç.

Kahverengi kotunun cebine sıkıştırdığı arka kapının anahtarını havaya kaldırdığında, ona lanet ettim. Aramızda fazla bir boy farkı olmasa da anahtarı boyumun epey üstünde kaldırmıştı, kafamı kaldırsam da onu almak için bir hamlede bulunmadım.

Truth or Dare? || turtleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin