5.3

556 55 64
                                    

arkadaşlar fazla yorum daha hızlı bölüm atmamızı sağlıyor?? biraz teşvik etmek fena olmaz yani:c iyi okumalar

-

Hayır Lila, farklılık olsun diye pastaya şeker yerine tuz atamazsın." dedi Melisa elimdeki tuzluğu alarak yerine koyarken. "İnsanlar senin gibileri yüzünden farklı şeyler icat edemiyor işte."

Bundan bir saat öncesinde Selin ve Gökhan'ı yakalamak için kafeye gitmiştik fakat tuzağa düştüğümüzü anladığımda Melisa ile randevum olduğunu söyleyip, pasta yapma kursuna gelmiştim.

Şimdi ise Melisa ile kafamızı pasta yapmakla meşgul ediyorduk ve bu benim için bir terapi gibiydi. Her ne kadar hocanın söylediklerini yapmayıp ortaya farklı şeyler çıkarmak istesem de Melisa hocaya uymamız gerektiğini söylemişti.

"Hepimiz aynı pastaları yaparsak ne anlamı kalır ki?" dedim Melisa'ya bir yandan şeker hamurunu açarken. Melisa'ya söylenmeye devam ediyordum çünkü herkes aynı pastaları yapıyordu ve bu sıkıcı bir durumdu, fakat Melisa gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışırmış gibi arkasını işaret ediyordu.

"Bir şikayetiniz mi var, Lila Hanım?" Şef Melisa'nın arkasında duruyordu, fakat bunu fark ettiğimde her şey için çok geçti.

"Aslında, evet." dedim hamuru bırakarak. "Hepimiz aynı şeyleri yapıyoruz ve bence bu çok sıradan."

"Özgünlükten kastınız pastaya tuz koymak mı?" dedi şef ellerini kucağında birleştirerek.

"Hayır ama neden olmasın ki?"

"Pekala, arkadaşlar. Lila Hanım herkesin farklı bir pasta yapması gerektiğini söylüyor." Uğuldaşmalar oluştuğunda birazdan buradan kovulacağıma dair kanaat getirmiştim.

"Öyleyse bugün herkes kendi istediği pastayı yapsın." dedi ve bana döndü. "Pastaya şeker yerine tuz atmak dışında."

Zafer sırıtışıyla elimdeki hamuru yıldız şeklinde parçalara ayırmaya devam ederken bu şefle iyi anlaşabileceğimizi düşünüyordum, ilk günden fena bir iletişim kurmuş sayılmazdık. Aslında bizim yaşımızdan birkaç yaş daha büyük gösteriyordu ve buna rağmen işinde oldukça profesyonel duruyordu.

"Vay be, ne zamandır buradayım fakat Emre Bey'in kimsenin dediğine uyduğunu görmemiştim." dedi Melisa kaşlarını çatarak. "Belki içimdeki yemek aşkını görüp beni dinleme kararı almıştır."

"Evet, dahiyane fikirlerini de önemsemiştir kesin." dedi Melisa gülerek.

"Ya da güzel bir kadını etkilemeye çalıştığı için yapmıştır, ha?"

Arkama dönüp Barlas'a dönmemle derin bir nefes alarak, "Ne?" dedim. Barlas ise kafasına kep takıp, beline önlük bağlıyordu. İtiraf etmem gerekirse aşçı önlükleriyle fazlasıyla yakışıklı görünüyordu.

"Bana öyle bakmaya devam edersen pasta yapabileceğimi sanmıyorum." Barlas sırıtarak kulağıma doğru eğilerek fısıldadığında gözlerimi kaçırarak pastanın kremasına odaklandım.

"Nasıl gidiyor, Lila?" Gülümseyerek şefe şu ana kadar elde etmiş olduğum şeyleri gösterdim. "İlk sefere göre bence gayet başarılısın."

"Hı hı, babam da pastacıydı zaten benim." dedim kremayı pastaya sürerken. Bunu yaparken Barlas'ın ters bakışlarını görmezden gelmeye çalışmak oldukça zordu. Bu bakışlar bir süre devam ettiğinde en sonunda dayanamadım ve sinirle ona döndüm. "Sen niye bizi takip ediyorsun?"

"Sizi takip ettiğimi nereden çıkardın?" deyip kaşlarını karizmatik bir sorgu ifadesiyle havaya kaldırdığında Melisa'nın dudaklarını ısırdığını gördüm ve şüpheyle ona döndüm ama Barlas aldırmadı.

"Sevgili kuzenimin zoruyla haftada iki gün bu kursa gelmek zorundayım. Yoksa ben de sana bayılmıyorum." Dedikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi dudaklarını yaladı ve gözlerini kısarak çapkınca gülümsedi. "Ya da dur, biraz bayılıyorum denilebilir.".

Melisa eliyle ağzını kapatarak gülerken kaşlarımı çattım. "Ben kuzeninden kaçıyorum ve sen beni onun olduğu yere getiriyorsun öyle mi?" Emre Bey atölyenin bir diğer ucundaydı ve yaklaşık on kişiydik burada; çalışma alanımız geniş olduğundan dilediğimizce ses çıkarabiliyorduk. Melisa güldü. "Ama," dedi. "Mutlaka öyle ya da böyle konuşmayacak mısınız? Hem Barlas seni sinir edecek bir şey yaparsa onu camdan atabiliriz. Hatırlatırım; yedinci kattayız."

Elimle alnıma sertçe geçirdim en sonunda dayanamayıp. "Lila?" dedi Emre Bey hemen yanımda belirirken. "Bir sıkıntı mı var?" Kaşını kaldırmış ve Barlas'a şüpheyle bakıyordu.

Ağzımı açacağım sırada Barlas sol eliyle alnına bulaşmış hafif unu sildi ve arkasını dönerek tezgâha yaslandı, kollarını rahat bir ifadeyle buluşturduktan sonra ona baktı. "Var gibi mi duruyor?"

"Lila'yı rahatsız ediyorsan vardır." dedi bu sefer. Gözlerimi devirmeden edemedim ama Barlas şuan epey sinirli duruyordu.

"Hadi ya?" dedi önlüğünü kıvrakça çıkarıp sakin bir şekilde kenara koyarken. Hareketlerinde bir hız yoktu ama yüzü gergindi. "Yıllarca aynı okulu paylaştığım kızı ben mi rahatsız edeceğim yoksa on dakikadır kendisini tanıyıp sırf beğendi diye ona yağ çeken sen mi? Git işine birader, hocalığın soğumasın."

"Pardon, ne soğuması?" dedi bu sefer Emre sinirlenerek.

"Sakin olur musunuz?" dedim ona bakarak. "Beni rahatsız etmiyor. Bir şey tartışıyorduk sadece."

"Beni ediyor ama." dedi. "Rica ediyorum çıkar mısın bu atölyeden? Emeğimin karşılığını bu şekilde almıyorum ben."

Barlas bunun üzerine kafasını geriye atarak ciddi bir kahkaha patlattı. "Pardon," dedi onu taklit ederek. "Ne emeği? Öğrencilerini ayartma çabası emeği mi?" Ardından çıkardığı önlüğü ayaklarının dibine attı. "Kolay gelsin," dedi alayla. "Mümkünse yani."

Kapıyı sertçe çarpıp çıkarken bir şey demeksizin ben ardından çıktım. Melisa'nın hocayla tartıştığını duyuyordum ama şu an bu uğraşmak istediğim bir mesele değildi. Ben de önemsemeden çıkarken Barlas'ın hızla merdivenleri inmesi beni deli ediyordu. "Hey!" diye bağırdım. "Dursana! Motor mu taktın sırtına acaba? Üstelik yedi katı inecek misin gerçekten?"

İndi.

Bense en son üç kat kala merdiven demirlerine yığılmış ve resmen Ali Rıza Efendi gibi etrafı gözlüyordum. Çantamdan bir şişe su çıkarıp kafama diktim. Kalan katları da insan gibi indiğimde beklemediğim bir şekilde Barlas'ın apartmanın önünde olduğunu gördüm. Beni gördü ama arkasını dönmedi. "Şimdi de yer mi değiştik yani?" dedim yanına giderken.

"Sana kızmam için yer değiştirmemiz mi gerekiyor?" dedi tek kaşını farkında olmadan kaldırırken.

"Hayır." dedim. "Ama öfken yersizdi, bana ilgisi olan herhangi birine yüz verir miyim sence ben?" Bu ona yaptığım bir açıklama değildi, yalnızca söyleme gereği duymuştum çünkü durum böyleydi. Sebebi belki Semih'ti, belki bir başkası. Yalnızca içinde bulunduğum herhangi bir ilişki meselesi bana sebepsiz derecede ürkütücü geliyordu. Belki de şimdiye kadar yaşadığım ilişkiye yakın her iletişimin altında yalnızca bir başkasının imzası oluşundan, belki de her bir hissin gençlik heveslerinin tesiri altında önemsiz kaldığından.

Barlas bu cümlemden sonra aldıramadığım bir şekilde bana döndüğünde yüzü yatışmıştı ama mutlu da bakmıyordu, garip bir ifade orada yer edinmişti yalnızca. "Doğru," dedi. "Vermezsin."

Güneş gözlüğünü kafasına indirip ters istikamete giderken arkasından bakakaldım.

Truth or Dare? || turtleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin