2014, Mayıs
"Kenara kaysana sen." Kafamı kaldırarak başımda dikilen ve benim yaşlarımda olan iki kıza baktım. "Ne bakıyorsun? Dilin vardır herhâlde. Kenara kay diyorum."
Kenara kaydım.
"Öf, kaç kilosun sen? Boyun da fazla uzun zaten. Göremiyorum hiçbir şey. Çekil önümden, yan sıraya geç." dedi arkamdaki benden bir yaş büyük çocuk eliyle omzumu sertçe dürterken.
Yan sıraya geçtim.
"Yalnız dolu burası. Yürü git bir ya. Hep fazlalıksın. Zaten sınıf mevcudumuz da epey yüksek, neden yan şubeye geçmiyorsun?"
Ayağa kalktım.
Koridorda kafamı hafiften eğerek yürüdüğüm sırada, önümde uzatılan ayağı son anda gördüm, yalpaladım ve düşmekten son anda kurtuldum fakat bu gülüşme seslerinin önüne geçememişti.
"Ben komik bir şey göremiyorum." Kafamı kaldırdığım sırada gözlerime sarı saçlı ve ela gözlü, benden bir iki yaş büyük ve başı benim aksime dik bir çocuk göründü fakat sert görüntüsü onu daha büyük -ve belki daha korkunç- gösteriyordu. "Sen," dedi eliyle bana gülen kızlardan birini gösterip. "Geçen gün erkek arkadaşı tarafından çirkin bulunduğu için aldatılan o zavallı değil misin?" Bunun üzerine kız kendisine küfür etse de çocuk durmadı ve başımdaki kalabalıktan başka bir erkeği gösterdi. "Ve sen," dedi. "Şimdi bu kıza gülüyorsun fakat ağabeyin seni arkadaşları ile bir güzel patakladığında da ben sana gülüyordum. Eden bulmuyor, bulan ediyor sanıyorum ki."
Kalabalık dağılana dek bu öfkesi ve aşağılayıcı tavrı sürdü.
Duvara sinip bacaklarımı birbirine çekmiş, zil çalana ve herkes öfkeyle sınıflarına dağılana dek orada beklemiştim. Kalkamamıştım, sesimi de çıkaramamıştım.
En sonunda, attığı her adım sesi koridorda yankılanırken bana doğru geldi ve tam karşımda durdu.
Ellerini uzattı.
Ellerimi titremelerini umursamadan kaldırdım ve ellerine sakince dokundum fakat o ellerimi sıkıca, güven verir bir şekilde tuttu ve beni saniyesine ayağa kaldırdı. Gözlerinde sinirli bir ifade vardı. "Ne olursa olsun," dedi tembihler bir biçimde. "Kimsenin elini tutmayacaksın çünkü oradan öyle ayrılamazsın. Ayağa yardım almadan kalkamaz mısın? O zaman orada öylece kalacaksın. Yine de birinden yardım almayacaksın. Çünkü senden beklenen bu; insanlara sesini çıkaracaksın. Çünkü sessizliği bir kez onlara sunarsan eğer, sonrasında senin yerine de konuşur hâle geliyorlar."
Oysa onun elini tutmuştum.
"Semih," dedi kısaca kendini tanıtırken. "Seninle çok işimiz var."
-
2015, Haziran
"Saçlarını öyle yapmamalısın, sana yakışan şey topuz; ördüğün zaman çok ince olan boynun açığa çıkıyor ve pek de hoş bir görüntü değil açıkçası." Kafamı kaldırıp ona baktım. Mezuniyet partisi zamanı gelmişti ve yaşadığım bu değişimi onun doğrultusunda süslüyordum. Üstümde onun seçtiği kırmızı, kısa ve hafiften dekolteli bir elbise vardı. Saçlarımsa onun doğrultusunda şekil alacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truth or Dare? || turtle
Teen FictionLila: Bir çoğu özgüvensiz, arkadaşları olmayan aptallarxd kaplumbağa: ya sen? Lila: Ben ne? kaplumbağa: arkadaşlarının kaçı en sevdiğin rengi biliyor kaplumbağa: kaçı sırf indirimde olduğu için koşa koşa aldığın çantayı kaçırmamandaki mutluluğu gizl...