"Lila? İner misin canım benim şu ağaçtan?"
"Hayır."
"Delireceğim." dedi bu sefer. "Kızım gitti köpek, sana bir kez havladı diye tüm gün inmeni mi bekleyecek? Hem ısırsa beni ısırmaz mı?"
"Barlas?" dedim. "Kanın ne senin?"
"B pozitif."
"Al işte!" dedim sinirle. "Köpek kanı o! Herkeste bulunuyor zaten, beğenmemiş ki ısırmıyor seni hayvan, çekil şurdan göremiyorum zaten."
"Hayır ben anlamıyorum ki," dedi elini saçlarından geçirirken. "Ot, dağlık alan sevmeyen eski prensesimiz bir köpek sesiyle çıtaya dönüştü. Ne oluyor yukarıdan geliyorlar mı sana acaba?"
"He, bir o dünya bir bu dünya gidip geliyorum. Geri zekalıyım ya ben köpekten kaçma şansım varken seçe seçe ağacın tepesini seçtim bu yüzden."
"Lila'cım," dedi sabrının taşmakta olduğunu belirten bir ses tonuyla. "İner misin lütfen canım aşağı? Bak temas yok, samimiyet yok. Medeni iki varlık olarak yüz yüze gelin, koruyacağım ben seni, hadi güzelim."
"Sen sahtekarsın adi." dedim. "Şimdi güvence veriyorsun ama geri gelse kaçacaksın. Üstelik ne köpeği, dağ ayısı duruyordu be karşımızda!"
"E yok artık anasının.." derken bir an gözlerime baktı ve ağzına bir fermuar çekti. "Pardon."
"Barlas sen uyusana orda ya." dedim. "Ben burda kıvrılır yatarım, nolur."
"Yüce rabbim beni yılan olarak yaratsaydı daha az sürünürdüm." dedi ve ağacın en tepesine çıkan bana bakarak yaklaştı. "Atla tutacağım, düşer bir yerlerini sakatlarsın. Bırakamam seni orada akşam akşam."
"Yo." dedim. "Tutabilirsen tut."
"Beni oraya getirtme istersen." dediğinde ofladım ve bacağıma aşağıdaki dala uzattım. "Yedim seni Barlas. Bir yerimi sakatlarsam bana sen bakacaksın."
"Olur."
Güldüğümü saklamaya çalışarak yüzümü eğdim ama gerginlikten de zor hareket ediyordum. Bir aşağıdaki dala inip elimi yandakine uzattığımda, dalı yakalayamadım ve ayaklarımın altındaki daldan da kaydım, aşağı doğru düşmeye başladım. "Barlas!"
Tam o an bunu bekliyormuş gibi beni tuttu. Elleri belimdeydi ve ayaklarım yere değmiyordu. Garip olan beni bir bebekmişim gibi rahatça taşıyor oluşuydu. Bir an ikimiz de şaşkınca birbirimize baktık, sonrasında beni yere indirdi ve ellerini anında çekti belimden ama gülümsüyordu. "Bu, Barlas sana düşüyorum demenin kısa yolu mu?"
"Sen iflah olmazsın." Kahkaha attı.
Sonunda ayaklarım yere bastığında buraların sakin olduğunu gördüm ve derin bir nefes verdim. "Telefonlar hâlâ çekmiyor." dedi Barlas.
"Gel, biraz ilerleyelim. Sanmıyorum ama araba geçer belki buralardan." Onu kafamla onayladım ama korktuğum için ona bir adım yaklaşmayı da akıl edebilmiştim. Bunu fark ettiyse de bir şey söylememişti, bugün anlayışlıydı.
Düz ilerlemeye devam edince hemen otların arasında yakılan bir ateş gördük, yanında da iki mavi renkte çadır vardı fakat içleri boştu, belki kamp yapan birilerinin yanında arabaları vardır düşüncesiyle gelmelerini bekledik, tam o sırada bir şey bana çarptı ve Melisa ile birbirimize bakarak son gaz çığlık atmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truth or Dare? || turtle
Teen FictionLila: Bir çoğu özgüvensiz, arkadaşları olmayan aptallarxd kaplumbağa: ya sen? Lila: Ben ne? kaplumbağa: arkadaşlarının kaçı en sevdiğin rengi biliyor kaplumbağa: kaçı sırf indirimde olduğu için koşa koşa aldığın çantayı kaçırmamandaki mutluluğu gizl...