Etrafımız otluk, cırcır böceklerini görebiliyor, ayın önümüzdeki berraklığını hayal meyal sezebiliyordum. Aynı şekilde ılık havayı, saçlarımı uçuran rüzgârı fakat en net Barlas'ın yüzündeki olayları yeni kavrayabilmenin verdiği şaşkınlığı.
"Gir de uyu hadi."
Ona baktım. "Saçmalama, hava soğuk bile değil Barlas. İkimiz de uyumayalım olsun bitsin."
"Gözlerin hiç öyle demiyor Lila." dediğinde ani bir dürtü ile gözlerime bakmaya çalıştım ve bu onu güldürdü. "Sana bir eski dost gelip de gözlerin gerçekçi olmadığından bahsetmedi mi hiç?" dedim bir masal anlatır gibi.
Kafasını yere eğerek güldü ve kaldırdığında derin bir nefes alarak bana odaklandı. Önümüzdeki orta genişlikte, mavi çadırın karşısında öylece durmuş mırıldanıyorduk, sonrasında bana doğru bir adım attı ve gözlerimi daha rahat görebilmek adına hafiften eğildi. "Eski bir dost bana açıklamıştı.." dedi fısıldayarak, nefesi yüzüme vuruyordu. "Gözlerin saklanan gerçekleri açığa çıkarabileceğini."
"Ve?"
"Ve," dedi tane tane. "Sen uyuyorsun. Bünyen zayıf olsa da olmasa da bugün hiç uyumadın ve yorgunsun, yolumuz da araba bulmazsak uzayabilir. Şans pek bizden yana değil yani."
"Ne zaman oldu ki?" diye mırıldanmadan edemedim ama çadıra da eğilerek girdim. "Hava soğuyor Barlas, gel ve otur. En azından ben gerçekten uykum olduğuna ikna olana kadar." Uykum var mıydı? Evet, vardı ama oturup da şuraya yığılacak değildim ya! Gözlerim acımıyordu veya esnemiyordum. Kafamı yastığa koysam kolayca uyuyabilecektim hepsi bu.
Barlas eğilip bana uyumayacağımdan emin olmak ister gibi kaşlarını kaldırıp baktığında gözlerimi devirdim. "Hipotermi geçirmek istiyorsan sen bilirsin. Hem uykum geldiğinde seni kovmak benim için zor olmaz." Olur muydu? Olurdu.
"Ondam şüphem yok." dedi ama çadıra da geldi ve soluma yerleşti. Ortamızda bir gaz lambası vardı ve ortamı hoş kılıyordu, Barlas'ın dizi dizime değiyordu.
Melisa ile Yusuf'un o halini hatırladıkça gülesim geliyordu ama bunu Barlas'a hatırlatırsam kızacağından -hayır, Melisa'yı gereksiz yere kısıtladığı elbette yoktu, onun canını sıkan yakın arkadaşlarından biriyle buluşmak için ailesine ve kendisine söylediği yalandı- hatırlatmamayı seçtim ve çenemi sağ elime koyarak beklemeyi başladık.
"Bunun için kusura bakma." diye mırıldandı.
Güldüm. "Ne için? Araba bozulduğu için mi? Eminim senden emir almıyordur." Aynı şekilde dudakları kıvrıldığında, "Güzel bir gündü, ha?" dedi.
"Kendimi günde gibi hissettiğim anlar hariç, eh?" dediğimde kafasını kaldırıp bana inanmadığına dair bir bakış attı. "Ben hakkımı Melisa ile Yusuf'tan yana kullanırdım. Hatırladıkça yumruklayasım geliyor puştu."
"Aranızı bozmayacak değil mi?"
"Tabii ki aralarındaki ilişki iyi bir konumdaysa buna laf edecek değilim ama bu şekilde olması hiç hoş değil." dedi. "Hem de hiç." Gözü ileride, karahindibaların arasında dolaşan bir kelebeğe dalmıştı ve onu ciddice takip ediyordu.
"Yusuf iyi biri." dedim kararsızca. Yani, sonuçta onu tanımıyordum.
"Orası öyle." dedi. Kısa bir sessizlikten sonra bedenini bana doğru çevirdi usulca. "Söylesene, Yusuf'tan hoşlanıyor muydun?" Eğer ondan hoşlanmış olsaydım zamanında bu soru alnımda terler birikmesine yol açardı, biliyordum. Hatta dizlerim titremeye başlardı öncesinde fakat Barlas bana böyle içten, sıcakkanlı bakarken ve ışık hafiften gözüne, dudaklarına vuruyor, gölge düşürüyorken ona güvenirdim, sıcaklığını hissederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truth or Dare? || turtle
Roman pour AdolescentsLila: Bir çoğu özgüvensiz, arkadaşları olmayan aptallarxd kaplumbağa: ya sen? Lila: Ben ne? kaplumbağa: arkadaşlarının kaçı en sevdiğin rengi biliyor kaplumbağa: kaçı sırf indirimde olduğu için koşa koşa aldığın çantayı kaçırmamandaki mutluluğu gizl...