4.5

651 55 8
                                    

"Bu iş gerçekten korkutucu olmaya başlıyor." dedi bir süre gözlerini kapatıp kendine geldikten hemen sonra. "Islaklık sayende kâbusum olmaya başladı. Çölde olsaydık ne olacaktı? Beni kumlara mı gömecektin?"

Dürüst oldum. "Muhtemelen bir devenin üzerine biner ve seni eşşek sudan gelinceye dek oradan oraya kovalardım," dedim. "Bu işini görür mü?" Aşağı sarkıyordum ve o da kafasını kaldırıp bana bakıyordu. Sırılsıklam oluşundan mütevellit gülmemek için kendimi epey bir sıkmam gerekiyordu.

"Bu işimi fazlasıyla görür." dedi korkmuş bir şekilde kafasını sallayarak. Ardından ciddileşti. "Aşağı iner misin? Seninle biraz konuşmak istiyorum."

"Sence iner miyim?"

"Konuşma sonrası beni denize atabilirsin." diye güvence verdiğinde bir an ciddi olup olmadığını sorguladım fakat tek kaşını kaldırmış, benden bir yanıt bekliyordu. Gülmemeliydim.

"Şiddet yanlısı değilim." dedim. Bana kaşlarını kaldırarak baktı. "Belki biraz, yalnızca sana karşı."

"Yalnızca bana karşı?" Yüzünde oluşan muzip gülümsemeye ağzım açık kalmış bir şekilde bakakaldım. "Sen şuan benimle flört etmeye mi çalışıyorsun?"

"Lila," dedi üstüne basarak ama hâlâ sırıtıyordu. "Lütfen aşağı iner misin? Eşşek sudan gelinceye dek kovalanmaya razıyım. Üstelik bunun için herhangi bir hayvanın üzerine binmesen de olur."

"Ben burada senden başka hayvan göremiyorum zaten." dedim. Abartmış mıydım? Muhtemelen evet ama zamanında bana soktuğu laflara saymıştım ve Barlas'ın şuanki yüz ifadesine değerdi.

İçeri girdiğimde gülümsüyordum ve bunu yatak başlığına çarpana dek fark etmemiştim bile. "Ah!"

"Damla," dedi Selin. "Kalkıp pencereyi kapasana. Karga girdi galiba. Gak gak sesleri duymaya başladım."

"Bahsettiğin sesleri martılar çıkarıyor." dedi Damla yarı uygulu bir vaziyette yatağında sola dönerken.

Ağlar bir vaziyette yatağıma girdim ve uyku bastırır bastırmaz gözlerim kapandı.

-

Hava nerede kararmak üzereydi ve ben yatağın üzerine serilmiş birkaç elbise, masanın üzerine fırlatılmış makyaj malzemeleriyle bu akşama nasıl hazırlanacağımı planlıyordum. Huzur evinde tanıştığımız yaşlı amca öğle saatlerinde beni arayıp evine döndüğünü, bu akşamki yemeğe beni davet ederek teşekkür etmek istediğini söylemişti. Ben de fazla abartıya kaçmadan güzel gözükebileceğim bir kombin tasarlamaya çalışıyordum, fakat ne yazık ki dolabımda beni hanım kız olarak gösterebilecek pek bir şey yoktu.

En sonunda V yakası olan çizgili bir tişört ve kot şorta karar verdiğimde rimel ve nemlendiriciyle, hazırlanmama son verip kızlara bu akşam gecikeceğime dair bir mesaj attım.

Selim amcanın evinin otele çok da uzak olmuyor oluşu işime gelmişti zira taksi yolculuklarının uzun geçmesini şoförlerin 'okuyor musun kızım?' sorusuyla başlayıp asla bitmeyen bunaltıcı sorularından dolayı sevmiyordum.

Şoförün sorduğu birkaç soruyu atlattıktan sonra güvenliği aşıp evin önüne geldim fakat ev beklediğimden daha fazla lüks ve gösterişliydi. Bu lüks eve sahip olan birisinin huzur evde kalmış olması durumu daha da garip kılıyordu.

"Lila hanım siz misiniz?" Kapıyı açan hizmetli kadın bana doğru yaklaştığında başımla sorusunu onayladım ve kadını takip ederek eve girdim.

Beni bir kez daha şaşırtan şey evin dış görüntüsünün bu kadar lüks olup içinin de bir o kadar sade olmasıydı. Daha önce gördüğüm evler gibi abartı mobilyalar barındırmak yerine sade ama bir yandan da şık mobilyalar barındıran bir dekorasyondaydı.

Evi incelemeyi bitirip salon olduğunu tahmin ettiğim kısma geldiğimde büyük bir masanın her bir köşesinin yemeklerle dolu olduğunu görmem iştahımı açmıştı ve şu an burada bulunduğum her bir saniyeden zevk almaya başlamıştım.

"Hoş geldin kızım." Selim amca oturduğu kanepeden kalkmış, yanıma doğru geliyordu. Gözgöze geldiğimizde büyük bir tebessüm edip, "Hoş buldum Selim amca." dedim.

"Aç mısın?" dedi sofraya bir kez daha göz atarak. "Gelirken pek değildim fakat masayı görünce..." derken uzaktan gelen bir ses sözümü kesti.

"Dede, geldi mi?" Birkaç saniye sonra içeriye hafif kısa boylu, sarı saçlı ve ela gözlere sahip olan bir kız geldi. Bu yüzü daha önce gördüğümden ve şu an karşımda duran kızın ortaokul arkadaşım Melisa olduğundan emindim, fakat onun beni tanıyacağından emin değildim.

"Lila?" dedi şaşkın bir ifadeyle.

"Melisa?" diyerek bir kliseyi gerçekleştirdiğimde kahkaha atarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Dedemin bahsettiği kişi sen miydin! Ne kadar da güzelleşmişsin! Sınav sonuçları ne oldu? Ben geri kaldığım için evde çalışacağım, daha verimli oluyor, sahi dedem dershaneye gitmem konusunda ısrarcı. Eve gelir gelmez ilk sözü bu oldu, inanabiliyor musun!"

Onun yerine ben derin bir nefes aldım. "Biz sınavlara daha girmedik ki."

"Ha." dedi omuzlarını düşürerek. "Doğru ya, tamamen çıkmış aklımdan. Neyse, ne var ne yok?"

"Aynı." dedim gülümseyerek. "Sen nasılsın? Orta okuldan sonra görüşemedik hiç." Evet, Melis, Semih'in gittiği o gün beni sahneye çağıran kişiydi. Dört yıla yakın süredir hiç konuşmamıştık ama zaten fazla bir samimiyetimiz de yoktu ki.

"Siz tanışıyorsunuz, öyle mi? Pabucu dama atılmış hissediyorum. Gelin de sofrada konuşalım bunları hadi."

Masada, Melisa'nın teyzesi yani Selim Amca'nın gelini ile de tanışmış ve kaynaşmıştım. Uzun soluklu bir sohbete girişmiştik ve masadan kahkahalar eksik olmuyordu doğrusu.

"Gerçekten eve dönmenize çok sevindim bu arada." dedim Selim Amca'ya gülümserken. Gelini olduğunu öğrendiğim -fakat adını ne yazık ki hatırlayamadığım- kadın bana bakarak gülümsedi. "Aslında senin bayağı etkin varmış. Çaktırmadığına bakma, biz üstüne gitmemek için açmıyorduk konuyu ama aklına biraz da buraya dönmeyi sen sokmuşsun. Teşekkür etmeden geçemeyeceğiz Lila, evde akıllıya hasret kalmıştık vallahi."

"Alınıyorum ama." duyduğum ses ile şaşkınca masada oturdum ve kasıldım. Pekâlâ, bu kötü bir tesadüf olamazdı değil mi? Barlas sırf sabah kafasından aşağı bir kova su döktüğüm için buraya kadar beni takip etmiş olamazdı?

"Gel buraya, deli dana." dedi Selim Amca, Barlas'a bakarak yanındaki -yani karşımdaki- sandalyeyi işaret ederken. "Biz de tam seni beklemiyorduk."

"Her zamanki gibi yine çok dürüstsünüz Selim Bey." dedi dalgayla ve kendisine sarıldı Barlas normal bir şekilde. Selim Amca gülerek kendisinden ayrıldığında Barlas, Melisa'nın yanağından makas alarak genişçe gülümsedi. "N'aber?"

"Aa kuzen." dedi Melisa ağzını 'o' şeklinde açarak. Balon balığına benziyordu. "Senin ne işin var bizim olduğumuz yerde?"

"Evet oğlum, senin ne işin var cidden tüm ailenin olduğu yerde?" diyerek dalga geçti Selim Amca'nın gelini gülerek Barlas'ın omzunu sıvazlarken. Oğlum mu? En sonunda şaşkınlığımı üzerimden attığımda Barlas'ın annesi elleriyle beni gösterdi. "Lila ile tanışıyor musunuz?" dedi. "Sanırım aynı otelde kalıyormuşsunuz."

"Ne yazık ki..." diye mırıldandım. Bunu biraz sesli söylediğimden dolayı herkesin gözleri -Barlas hariç- şaşkınca bana dönerken sahte ama anlaşılmayacak bir şekilde gülümsedim ve cümleyi tamamlıyor gibi yaptım. "Otelde kalıyoruz. Çok yoruyorlar da."

Barlas kafasını eğerek gülümsedi ve ardından kollarını birbirine kavuşturdu, birleştirdiği kollarını masaya dayadığında sandalyesinde de öne gelmiş ve bana yaklaşmıştı. "Tanışıyoruz diyelim." diyerek gülümsedi.

"Ne yazık ki, diyelim." dedim bu sefer sadece onun duyabileceği bir şekilde bu sefer. Bunun üzerine kendini tutamadı ve gerçekten gülmeye başladı.

-

Truth or Dare? || turtleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin