"Yani sen şimdi huzur evine gittiğini mi söylüyorsun Lila?" Damla'nın bu durumu neden bu kadar yadırgadığını anlamamıştım, çevremizdeki insanlar için garip bir durumdu fakat aslına bakarsak huzur evine gitmek kadar normal bir şey yoktu.
"Yüz bininci defa, evet Damla." dedim elimdeki çubuk krakeri yemeye devam ederek. "Baksana, sen şu çocuktan hoşlanıyor olabilir misin?" Yersiz bir soruydu, her ne kadar karşımdaki en yakın arkadaşım olsa da bu sorunun birden ortaya çıkması garip hissettirmişti.
"Ne?" dedim gözlerimi devirerek. "Öyle bir şey yok Damla, açma bir daha bu konuyu."
Bugünümü içimden geldiği gibi davranarak geçirmem gerekiyordu, aslında böyle davranacağımı düşünmek bile eğlenceli geldiği için belki de sadece bugün için geçerli olmazdı.
"Lila, bugün birçok markada indirim var. Alışverişe gidiyoruz değil mi?" Selin alışveriş kelimesini duyduğunda yattığı yataktan kalkıp bizi dinlemeye başladı. İşte şimdi başlıyorduk.
"Aslında, ben gelmesem daha iyi olur kızlar." dedim otel odasındaki geniş koltuğa oturarak. Bu koltukları satın alıp eve götürebilirdim, gördüğüm en rahat koltuklardı.
"Neden ki?" Çünkü o indirim peşinde koşan insanlarla sırf rekabet olsun diye aynı sıraya girmek dahi istemiyorum. Evet, bunu söylemeli miydim?
"Marka peşinde koşmaktan yoruldum desem?" dedim gözlerimi kaçırarak. Tamam, eğer günümü böyle geçireceksem daha cesurca davranmam gerekiyordu.
"Ateşin mi var?" dedi Damla elinin tersini alnıma koyup ateşimi ölçerken. "Hayır sadece alışverişten yoruldum." dedim elini geri iterek.
"Hayır, gerçekten ateşin var!" dedi Damla eliyle avcumu alıp alnıma götürürken. Bu doğruydu, şu anda vücudum gerçekten alev alıyor gibiydi ve Bodrum'daki bu sıcakta nasıl ateşlenmiştim bilmiyordum.
"Sirkeli su mu yapsak?" Selin bu fikri öne attığında hiç atmamış olmasını diledim çünkü sirkeden nefret ediyordum. "Tamam bana öyle bakmayı kes artık."
"Sahile mi gitsek? Denize girersin belki." Damla'nın fikrinin Selin'in fikrinden daha iyi olduğu kesindi ama hala nasıl ateşlendiğimi anlamlandıramıyordum. Üstelik dünden bugüne hasta da hissetmemiştim.
"İkiniz de onaylıyorsanız hazırlanıp çıkalım, ben de makyajımı yapayım." dedi Damla çantasında makyaj çantası olduğunu düşündüğüm şeyi ararken.
"Bu sıcakta neden makyaj yapıyorsun ki?" Damla güzel bir kızdı, aslında doğal hali makyajsız halinden daha güzel duruyordu fakat bugüne kadar ona bunu nedense hiç söylememiştim. "Hem makyajsız daha güzelsin bence."
"Bunu bir kez daha tekrar eder misin?" dedi Damla büyülenmiş bir şekilde. "Makyajsız daha güzelsin Damla ama sanırım dip boyan gelmiş." diyerek cümlemi tamamladım.
"Ne dedin sen?" Tamam, belki de açık sözlü olma işini bir kenara bırakabilirdim çünkü Damla elinde tuttuğu kaş fırçasını mideme saplayacakmışçasına tutup, üzerime doğru yürüyordu.
"Hiç!" dedim otelin kapısına doğru koşarken. "Siz hazırlanın, ben aşağıda sizi bekliyorum!" diye seslendim ve kapıda duran plaj çantamı alarak odadan çıktım.
Ucuz atlattım sayılırdı, Damla'nın bu hayatta en çok önem verdiği şeylerden birisi saçının görünümüydü ve bense ona dip boyasının geldiğini söylemiştim.
Hızlı bir şekilde yürümeye devam ederken vücudum bir bedene çarptığında duraksamak zorunda kaldım. Bugünüm hep böyle aksilikle mi geçecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truth or Dare? || turtle
Roman pour AdolescentsLila: Bir çoğu özgüvensiz, arkadaşları olmayan aptallarxd kaplumbağa: ya sen? Lila: Ben ne? kaplumbağa: arkadaşlarının kaçı en sevdiğin rengi biliyor kaplumbağa: kaçı sırf indirimde olduğu için koşa koşa aldığın çantayı kaçırmamandaki mutluluğu gizl...