Bölüm 5

6.7K 549 32
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... İYİ EĞLENCELER...

"Hala bir ilerleme kaydetmedi mi?

"Belki de bu işi başaramaz. Belki de yanlış kişiyi seçtin. Bunu hiç düşündün mü?"

Lilith başını iki yana salladı. "Hayır" dedi sakin bir şekilde. "O olduğuna eminim. O olması gerekiyor"

Samael, derin bir nefes aldı. Bugün onun ruh hali çok sakindi. Aslında bu değişimi biliyordu. Giderek daha sabırsız ve aceleci olacaktı. Ardından da öfkeli bir hale geçecek ve kan kusturacaktı. İşte karısının gerçek yüzü o zaman ortaya çıkıyordu.

Jagan'dan beklentileri çok fazlaydı belki de. Özellikle en küçük kızlarının onu bulacağına inanmışlardı. Ancak geçen zaman içinde Jagan'dan ses seda çıkmamıştı ve şimdi Lilith gerçekten sinirlenmeye başlıyordu. "Ondan bu kadar eminsen o zaman ona biraz daha zaman ver" dedi sakin bir şekilde.

Güzel kadın başını çevirip ona baktı. Sözlerinden hoşlanmadığı belliydi. "Ben çocuklarımı istiyorum, Samael" dedi. "Onları bir an önce istiyorum. Bu adam bunun için var"

Doğrusu o adam savaşmak için vardı. Jagan savaş meydanında harika bir komutandı hiç şüphesiz. Ancak bunun için o kadar da uygun görünmüyordu. "Şimdiden pek çok ölüme neden oldu. Cennet onun arkasından adamlarını takacaklar. Her seferinde daha güçlü bir tane. En sonunda da bütün bir ordu."

"Bunun bir önemi var mı?"

Kral başını yana eğdi. Belki de yoktu. Bunu onunla tartışmanın bir anlamı yoktu sonuçta. Derin bir nefes alıp verdi. "Yine de onu beklemekten başka şansımız yok" dedi. "Seni eşim ve eşitim olarak kabul ediyorum Lilith ancak zamana ihtiyacımız var dediğimde beni dinlemeni istiyorum. Aceleci davranamayız"

Emretmemesi gerektiğini bilecek kadar tanıyordu onu. Fırtınalı bir gökyüzünü anımsatan gözlerini ona dikti. Şimdiden sakin duruşunun altındaki zorlanmayı görebiliyordu. "Ne kadar bir süre?" diye sordu sabırsız bir şekilde.

"Gerektiği kadar"

Ancak her ikisi de bunun bir geçerli bir cevap vermediğini olmadığını biliyordu.

"Seni sevmemi hiç mi istemiyorsun?"

Hep bu cümleyi kuruyordu. Neden ona bunu söyletmek bu kadar önemliydi ki? "Sevmekten kastınız nedir?" diye sordu merakla. "Bu konuda bir bilgim yok"

"Yine yalan söylüyorsun bana" dedi mutsuz bir sesle. "Hâlbuki ağabeyimin seni lanetlediğini söylemiştin. Hani yalan söyleyemezdin?"

Neden o olmak zorundaydı ki? Neden başka bir günah olmuyordu? Konstantinova onu bu kadar yormazdı hiç şüphesiz. Ancak diğerlerinin seslerini duyamıyordu. Hiç tanımadığı ve bilmediği bir günahla zihninin içinde kapana kısılmış gibiydi. "Ben yalan söylemem, prenses" diye tekrarladı.

"Beni istiyor musun?"

"Sizi bulmak istiyorum"

Uzun süren bir sessizlik oldu. O kadar uzun sürdü ki Jagan neredeyse uyanmak üzere olduğunu düşündü.

"Beni istemiyor musun?" derken kadının sesinde şaşkınlık ve hayal kırıklığı vardı.

Onun oyunlarıyla başa çıkamayacağını hissedebiliyordu. Jagan'dan çok küçüktü sonuçta. Ancak bir prensesti. Ona karşı saygısızlık edemezdi. Sadakati buna izin vermiyordu. "Ben" dedi ve durdu. Ona ne demeliydi? "Sizi" dedi. Eğer cismani olsaydı yutkunurdu. "Bulmak istiyorum" diye tekrarladı.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 1- ŞEHVETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin