İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELECEKTİR... BOL KEYİFLER...
Kendi karısından kaçındığı kesindi. Onu cehennemde bırakıp dünyaya inmişti. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Lilith ile konuştuktan sonra kafası iyiden iyiye karışmıştı.
Yaratılan ilk iblisti. Ölmüyordu. Karanlık ateşi kullanabiliyordu. En güçlü iblisti ancak hepsi bu kadardı. Karısı bir günahtı. En başından beri onunla başa çıkamayacağını bilmesi gerekirdi. Ruth, onun yanında bir bebek gibi kalıyordu. Ancak ağladığında bütün bir cehennemi tepesine yıkabilecek kadar güçlü bir bebekti.
Genç adam başını iki yana salladı. Bununla nasıl başa çıkacağı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Ruth'u besler ve her seferinde ölürdü. Sonrasında tekrar dirilir gücünü toplar ve Ruth'u beslerdi. Bu döngü bu şekilde gider ve asla cepheye gidemezdi.
Damızlıktan başka bir şey olmazdı...
Nasıl güçleneceğini ya da nasıl değişeceğini bilmiyordu. Lilith, değiştiği zaman toplamda bine yakın çocuk doğurmuştu. İlk doğurduğu çocukla beraber değişmeye başlamıştı. Her biriyle insanlığını kaybetmişti. Geriye kalan duygularıyla da günahları doğurmuştu.
Jagan, belli ki buna benzer bir şey yapamayacaktı. Değişmek için başka bir şey bulması gerekiyordu. Başka bir yolu var mıydı? Güçlenebilir miydi? Hem onu besleyip hem de krallığı için savaşabilir miydi?
Kafası bütün bunlarla doluyken nasıl olurda Torin'i bulmaya odaklanabilirdi ki? Karısını bile doyuramıyordu ve muhtemelen ondan uzak durması Ruth'u fazlasıyla sinirlendirmiş olmalıydı.
Genç adam, elini saçlarının içinden geçirdi ve derin bir nefes alıp verdi. Fazlasıyla stresliydi ve tamamen çözümsüz kalmış gibi hissediyordu. Torin'in ya da Konstantinova'nın burada olup ona bir fikir sunmasını gerçekten istiyordu.
"Günahlarını mı düşünüyorsun, aşağılık yaratık?"
Kafasındaki düşüncelere o kadar dalmıştı ki arkasındaki minik güvercini fark edememişti. Genç adam bıkkın bir nefesle arkasını döndü. Hemen karşısında duruyordu. Elindeki kılıcı ona doğru tutmuştu. Tuhaf bir şekilde tanıdık geliyordu göze ama kim olduğunu bilmiyordu.
Başını yana eğip kaşlarını çattı. "Daha önce tanışmış mıydık?"
"Ağabeyimi öldürdün" derken oldukça öfkelenmiş görünüyordu. Henüz çok gençti. Muhtemelen ağabeyim dediği her kimse yakın zamanda ölmüş olmalıydı.
Jagan, dalgın bir şekilde kılıca baktı. Ardından başını iki yana salladı. Hala güçlerini yeterince toplamamıştı ancak bu kadarıyla da öleceğini sanmıyordu. Ellerini yavaşça ceplerine koydu. "Peki, beni delici bakışlarınla mı öldürmeyi planlıyorsun, çocuk?" diye sordu gülerek en sonunda.
Tam o anda güçlü bir darbe hemen arkadaşından geldi. Jagan ileri savruldu ve hemen önünde duran meleğin içinden geçip tam karşısında duran bir binanın duvarına çarptı. Erkek neler olup bittiğini anlamaya çalışarak başını kaldırdı. Karşısında birbirinin aynısı iki melek duruyordu.
Jagan doğrulmaya çalıştığı anda ikinci bir darbe hemen sağ tarafından aldı. O kadar sertti ki düştüğü duvar yıkıntısından başka bir yere savruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 1- ŞEHVET
FantasyBu dünya üzerinde insanların kalplerini zehirleyen en büyük kötülükler hapsedildi. Cennet ve cehennem arasında binlerce yıldır süre gelen savaşlar nihayete erdi. En büyük tehdit olan Yedi Ölümcül Günah ise hapsedildi. Gece İblisi Jagan, efendileri t...