Bölüm 13

5.6K 491 14
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...

Onu bulmuş olmak Gece İblisi için bir nimetti muhtemelen. Ne zaman kardeşlerini bulmaktan bahsetse 2hep Konstantinova'ya odaklanmıştı çünkü. Belki de aralarında özel bir şey vardı. Ruth, onu lavdan hapishaneden çıkardığında iblisin gözlerindeki bakışı görmüştü.

Jagan bir an önce cehenneme dönmek istemişti. Konstantinova uyanana kadar da yanından ayrılmamıştı. Yatağının başında durmuş ve kendisinden beklenmeyecek bir nezaketle onunla ilgilenmişti.

Ruth, bu durumdan nedense rahatsız olduğunu hissedebiliyordu ancak bunun için hiçbir şey yapacak ya da söyleyecek değildi. Konstantinova'nın onunla bir geçmişi olduğunu biliyordu. Bu geçmişisin nasıl bir şey olduğunu bilmese de aralarındaki özel bağı görmekten hoşlanmamıştı.

"Çok zayıf" dedi Gece İblisi nazikçe yatağında yatan sarı saçlarını okşayarak. "Hapisten çıkmasına rağmen öfkeyi hissedemiyor." Dalgın bir şekilde elbisesinin boğazını açtı ve mührünü açığa çıkardı. "Mührü bozmanın bir yolu olmalı"

Genç kadın, kaşlarını çatarak yatakta baygın yatan kardeşine baktı. Kendisi de buzun içinde şehveti hissedemiyordu. Ancak Konstantinova, hapisten çıktıktan sonra bile bunu hissedemiyordu.

Lilith, küçük kızın hemen yanına uzandı ve nazikçe ona sarıldı. Samael ise en küçük kızının yanında durmuş onu izliyordu. Lilith, gülümseyerek küçük kızın saçlarına sürdü yüzünü. "Konstantinova, bu mührü kendisi yerleştirdi. Sadece kendisinin bozabileceği şekilde koydu. Ancak böyle güçlerini kontrol edebileceğini düşünüyordu"

Öfke iblisi hiçbir zaman kontrol sahibi olmamıştı. Jagan ile olan savaşından sonraysa buna takıntılı olmuştu. Kendisini kontrol altına almak konusunda çok ciddiydi hep. Bunun sonucunda hapsedilmişti. Eğer kontrol takıntısı olmasaydı melekler onu hapsedemezdi.

Jagan, güçlü olsaydı ve bu kadar ağır yaralanmasaydı en başında bunların hiçbiri olmayacaktı...

Genç adam aniden ayağa kalktı. Hafifçe başını eğdi. Bunu düşünmeye bile dayanamıyordu artık. Onun yanında olsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı muhtemelen. Hızla odadan dışarı çıktı. Konstantinova'nın mührü ile ilgili hiçbir şey yapamazdı.

Torin'i bulması gerekiyordu. Diğerlerini bulması gerekiyordu. Onlar bununla ilgili bir şeyler yapabilirlerdi. Belli ki Şehvet, ne yapabileceğini bilmiyordu. Bu yüzden herhangi bir harekette bulunmamıştı. Jagan'ın ise yapabileceği hiçbir şey yoktu.

"Kendini boşu boşuna hırpalıyorsun"

Onun sesinin etkisi hep aynıydı. Sırtından aşağı inen ürpertiyi ve tüylerinin diken diken oluşunu hissetti. Başını çevirdiğinde koridorda hemen arkasında durduğunu görebiliyordu. Çok güzeldi. Hep çok güzeldi. Diğer kardeşlerde ve hatta belki de kraliçede bile var olmayan bir güzelliği taşıyordu.

Dünyanın en güzel günahı...

Şehvet olmasına karşılık hep durgundu. Gerçekten bir şeyleri arzulamış mıydı hiç? Şehvetten güç alıyordu ama gerçekten şehveti hissedebiliyor muydu? Jagan onu her gördüğünde bu duyduyu hissedebiliyordu oysaki.

Genç adam yavaşça ona döndü. "Prenses" dedi sakin bir şekilde en sonunda. "Üzgünüm. Kardeşinizin bu halde olmasını istemezdiniz eminim."

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 1- ŞEHVETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin