"Bu çok utandırıcı!"
Ada kapüşonunu mümkünmüş gibi azıcık daha yüzüne doğru çekti. Biraz daha indirirse görüş alanı tamamen kapanacaktı.
"Hey, birazdan o kocaman hoodienin içinde kaybolacaksın."
Hoseok gülerek Ada'ya takıldı ama kendisi şu an bu duruma gülemeyecekti.
Sonunda İtalya'dan ayrılmak için havaalanına gitmişlerdi ama etrafı dolduran hayranlar her şeyi çok güç kılıyordu.
Ada biraz daha yavaşlayıp üyelerin arkasına geçti ve kafasını eğdi. Kulakları etrafı dolduran çığlıklar yüzünden çınlamaya başlamıştı. Bir an önce havaalanından çıkıp uçağa binmek istiyordu.
Korumalardan birisinin sesini duyunca yavaşça kafasını kaldırıp bakış alanını genişletti. Gördükleri adımlarının yavaşlamasına sebep olmuştu. Genç bir kız tüm gücüyle Yoongi'nin ceketini çekiştiriyordu.
Koruma itse de tüm gücüyle yapıştığı için ayırmak mümkün olmuyordu. Ada adımlarını hızlandırıp onlara yöneldi ve tam kıza müdahale edecekken koruma onu Yoongi'den ayırmayı başardı. Yoongi'nin genç kıza bakışları her şeyi anlatıyordu ama o bunu anlamamıştı bile. Hızla değneğiyle ilerlemeye başlayınca Ada kafasındaki kapüşonu çıkartıp yanına gitti. İçindeki öfkeye hakim olamıyordu. İnsanlar neden bu kadar saygısız ve düşüncesizdi?
"İyi misin?"
Yoogi kafasını sallayıp elinde tuttuğu pasaportu çantasına koydu.
"İlk kez yaşadığım bir şey değil."
"Gidip o kızı döveceğim."
Geri gitmek için durmaya kalkışınca Yoongi ona seslendi.
"Herkes fotoğraf çektiği için sana dokunamıyorum. O yüzden lütfen ilerlemeye devam edelim."
Ada tereddütle ona bakınca ne kadar zor durumda olduğunu fark etti. Ona göre ünlü olmak gerçekten boktan bir şeydi. Bu tarz olaylar görünce onların bu kadar tanınmış olmamalarını diliyordu bazen. Ama sahnede tüm ışıklarıyla parladıklarını görünce de "İyi ki" diyordu.
Uçağa bindiklerinde Ada Yoongi'nin yanındaki koltuğa oturdu. Diğer üyeler bunu görmemişti ve söylemeye de niyeti yoktu. Endişelenmelerini istemiyordu. Uçak havalanmaya başlayınca vücudunu Yoongi'ye döndü.
"Hadi soru cevap oynayalım."
Yoongi gülerek Ada'ya baktı.
"Öncelikle şunu sormak istiyorum: Beni bu yolculuk boyunca uyutacak mısın yoksa uyutmayacak mısın?"
"Ben uyuduğum zaman sen de uyuyabilirsin. Sıra bende."
Heyecanla ne sorması gerektiğini düşündü. Yoongi'nin aklını dağıtmak için böyle bir işe girişmişti.
"İnsanların düşünceleri okuyabilmek mi yoksa istediğin bedene bürünebilmek mi?"
Yoongi düşünmeye başladı. Bu sorunun cevabı çok basitti.
"Düşünceleri okumak."
"Neden peki?"
Güldü ve alnına hafifçe vurdu.
"Sıra bende."
Ada somurtarak soruyu beklemeye başladı. Yoongi kısa bir süre düşünüp parmağını şaklattı.
"Sence 10 yıl sonra nasıl bir hayatın olacak?"
Ada gülümseyerek düşündü. Daha önce hiç böyle bir şeyi düşünmemişti.
"Bilmem. Herhalde bahçesi olan küçük bir evimin verandasında günün üçüncü kahvesini içerken bir yandan da sizlerin on üçüncü dünya turunuz için gerekli görüşmeleri ayarlarım."
Yoongi güldü.
"Yani on yıl sonra bile bizimle olacağını düşünüyorsun?"
"Sen düşünmüyor musun yoksa?"
Ada tek kaşını kaldırarak Yoongi'ye baktı. Yoongi'nin dudaklarını bastırıp omuz silktiğini görünce omzuna vurdu. İkiside gülmeye başlayınca Ada sıradaki sorusunu düşündü. Aklına gelen soruyu biraz düşünse de sormaya karar verdi.
"Hiç aşık oldun mu?"
Yoongi gözlerini elindeki telefonuna çevirdi ve bir süre cevap vermedi. Sonrasında ise saf bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
"Sanırım lisedeyken ona yakın bir şey yaşamıştım. Ama olumsuz cevap alınca bu işlere bir daha bulaşmak istemedim."
"Hah, şimdi seni bir saniye görmek için her şeyini vermek istediğine eminim."
Yoongi'de dişlerini göstererek güldü ve bakışlarını Ada'ya çevirdi.
"Bunu yaşamak gerçekten de zordu Ada. Aynı şeyi yaşamak biraz korkutucu geliyor."
Ada gülümsemesini durdurup ona dikkatlice baktı. Gerçekten çok acı çekmiş gibiydi. Bir an hala o kişiye karşı hisleri olup olmadığını düşündü.
"Böyle bir şey yaşayıp yaşamayacağının garantisini veremem sana Yoongi. Ama tekrar aşık olmaktan korkmamalısın."
Kısa bir sessizliğin ardından Yoongi bir nefes alıp omuzlarını dikleştirdi.
"Aynı soruyu ben sana soruyorum o zaman."
"Bana mı? Ah, şey... Bilmem. Sanırım hayır."
"Hayır mı?"
"Evet. Daha önce kimseye aşık olmadım."
"Pekala. Hoşlantı, etkilenme?"
Ada kısa bir süre düşününce aklına sadece iki isim geldi. İkisi de oldukça aptalcaydı.
"Yaklaşık yedi yaşındayken aynı apartmanda oturduğumuz bir çocuktan hoşlanmıştım. Sebebi ise yılın belli bir kısmında Almanya'ya gidiyorlardı ve her dönüşünde farlı farklı oyuncaklarla geliyordu."
İkisi de gülmeye başladılar. Yoongi bunu oldukça sevimli bulmuştu. Acaba bende yeni oyuncaklar almalı mıyım? diye düşünmeden edememişti.
"İkincisi ise üniversiteye ilk başladığım sene karşıma çıktı. Sarışın ve uzun boyluydu. Bana her sınavda veya ödevde yardım ediyordu. Sadece bana değil, herkese yardım ediyordu. Bende buna aldanıp bir ara ondan hoşlandığımı sanmıştım. Ama bana bir türlü karşılık vermiyordu. Zaten sonrasında ben de soğudum. Biraz fazla... saftı."
Ada gözlerini kısarak gülünce Yoongi'de ona bakarak gülümsedi. Ama şu sarışın ve uzun boylu kişiyi merak da etmişti.
"Sana karşılık vermemesinden gerçek bir saf olduğunu anlamalıydın."
Ada ona baktığında Yoongi kızardığını hissetti ama yavaşça cama dönüp kafasını koltuğa yasladı. Düşünmeden konuştuğu için bir gün dilini koparacaktı.
"Artık uyumama izin ver. Gerçekten çok konuşuyorsun."
"Pekala. Benim de uykum var zaten. İzin veriyorum."
Yoongi gözlerini kapatınca Ada'da kapüşonunu kafasına geçirip iplerini çekti ve koltuğa yaslanıp gözlerini kapattı. Uykuya dalarken düşündüğü şey ise keyfini kaçırmıştı.
Asıl aptal olan lise aşkınmış Yoongi.