43

1.9K 134 34
                                    

"Çok uzaklara gitse bile insan kendisinden kaçamazmış."

Aklına bu söz gelmişti Ada'nın, annesini uzaktan görünce. İnsan beyni kadar uzak, kalbi kadar yakındı sonuçta hayata. Karşısında büyük bir alev vardı. Tek başına binlerce kilometre uzağa gitmesi bu alevin üstüne sadece bir bardak su dökmek gibi olmuştu.

"Ada?"

Annesi onu görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Sarıldıklarında onu ne kadar özlediğini anlamıştı. Elinden gelse tüm yaptıklarını unutup onu affedecekti.

"Otur lütfen."

Yuvarlak masada annesinin karşısına oturup kendisini bir süre izlemesine izin verdi. Oldukça tuhaftı. Sanki birkaç yıl değil de asırlardır görüşmüyor gibilerdi.

"Saçlarını kestirmişsin."

Ada düz bir şekilde omuzlarına dökülen saçlarına baktı. Eskiden beline kadar uzundu.

"Evet, çok uzamıştı."

Kısa bir sessizliğin ardından annesi buradaki hayatıyla ilgili pek çok soru sormaya başladı. Ada da büyük bir sabırla cevapladı.

"BTS? Görmüştüm birkaç yerde sanırım. Demek onlara menajerlik yapıyorsun?"

Gülümseyerek söylediği söz karşısında Ada düzeltme gereği duymuştu.

"Geçici olarak..."

"Peki... Onun dışında neler yapıyorsun?"

"Bunları sormak için ülke değiştirmene gerek yoktu."

"Anlamadım."

"Sadece... Basit bir mesaj, görüntülü arama... Yanımda olduğunu hissettirecek ufacık şeyler yeterliydi."

Annesi cevap vermeyince nefes alıp gözlerini ona sabitledi. Ağlamayacaktı.

"Ülkeyi ilk terk ettiğimde en büyük umudum beni geri döndürmendi. Neden bunu yaptığımı anlamaya çalışıp bir şeyleri düzeltmeye çalışmandı."

"Seni yıllar geçse de anlamayacağım."

"Anlamak istemediğin için. Babama binbir türlü kötülük yapan bir adamla evlendin. Ben de bunu anlamayacağım."

"Herkes hata yapar Ada. Bahsettiğin adam ailesine çok değer veriyor, geçmişte yaptıkları için pişman."

Ada'nın gözleri dolmuştu. Ama ağlamayacaktı. Çünkü ağlayınca bazı şeylerin düzelmeyeceğini öğrenmişti.

"Bak, istersen benimle beraber dön. Bir süre deneyelim. Sorunu tam olarak anlayalım. Belki de yanlış düşündüğünü anlarsın böylelikle."

Çözüm sunarken bile bu kadar düşüncesiz olması Ada'yı gülümsetmişti.

"Canım?"

Bir erkek sesi yakınlarında belirdiğinde ikisi de kafasını kaldırıp baktı. Onlara doğru gelen adam ve küçük çocuk annesinin rahatsızca kıpırdanmasına sebep olmuştu.

"Sorunu anlamak için benim gelmeme gerek yok. Kendisi burada zaten."

Annesi tam konuşmak üzereyken Ada ayağa kalktı.

"Yokluğuna fazlasıyla alıştım. Hayatımdan son derece memnunum. Lütfen artık bir kız çocuğu hiç doğurmamışsın gibi davran."

Annesinin gözlerinin dolduğunu fark edince gitmek için acele etti.

"Kendine iyi bak."

Hızla ilerlerken yeni ailesine kısa bir bakış attı. Kimi suçlayacaktı? Öldüğü için babasını mı? Hayata merhaba diyen küçük çocuğu mu? Düşüncesiz annesini mi? Yoksa tüm bunlara izin veren kendisini mi? Kimin suçuydu bu olanlar?

Ağlamayacaktı. Birazdan Yoongi'nin yanına gidecek ve ona sarılarak huzurlu bir uykuya bırakacaktı kendisini.

Yoongi'nin orada olmadığını fark edince onun odasına ilerlemeye başladı. Asansörle yukarı çıkarken bile ağlamamak için kendisini sıkıyordu. Kapısını çaldığında birkaç saniye sonra açılınca çekik gözlerine baktı.

"Ben de tam telefonumu almaya gelmiştim."

Ada içeriye girip yatağa oturdu ve yan tarafa eliyle vurdu. Yoongi uyumlu davranıp yanına oturdu.

"Nasıl geçti?"

"Önemli bir şey olmadı. Uyuyalım mı?"

Yoongi teklifine odaklanmamaya çalışıp Ada'yı incelemeye başladı. Umursamaz gözükmeye çalışıyordu. Oysa ki dokunsa ağlayacak gibiydi.

"Ağlayabilirsin Ada. Burasını gizli bir sığınak gibi düşün."

"Lütfen Yoongi, sadece uyumak istiyorum."

Yatağa yattığında Yoongi'de bir süre sonra yanına uzandı. İkisi de birbirine dönüktü.

"Beklediğin gibi geçmedi, ha?"

Ada gözlerini ondan çekip üstündeki siyah tişörte bakmaya başladı.

"Oysaki bazı beklentilerin vardı."

Ne yapmaya çalıştığını anlamıştı ama ağlamayacaktı.

"Kalbindeki ağırlığın gideceğini düşünmüştün. Daha büyük bir ağırlık aldın, değil mi?"

Gözlerinden yastığa akan yaşlara içinden küfür etti. Yoongi ise sıkıntılı bir şekilde nefes verip onu kendisine çekti. Keşke tüm acısı gözyaşı olup ondan çıksaydı.

"Küçücük bir çocuğu kıskandım bugün. O kadar küçüldüm ki, az kalsın 'Sen benim annemi çaldın.' diyecektim ona."

Ağlaması şiddetlenince kafasını Yoongi'nin göğsüne bastırdı. Ne kadar süre öyle durdu hatırlamıyordu ama uyumadan önce Yoongi'nin huzurlu sesini duymak onu rahatlatmıştı.

"Annenin bıraktığı boşluğu belki dolduramam ama söz veriyorum. Kötü bir gün geçirdiğinde kollarımı sana saracağım ve içindeki zehri akıtmanı sağlayacağım."

texting for min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin